BIY AD

30 Kasım 2009 Pazartesi

Bayanlar Derbisi Fenerbahçe'nin..

Bayanlar Basketbol Liginde Galatasaray ve Fenerbahçe arasında oynanan haftanın en önemli mücadelesinde gülen taraf konuk ekip Fenerbahçe oldu. Abdi İpekçi sulandığı için mücadele Ahmet Cömert'te oynandı ama güvenlik sebebi ile portatif tribünlere seyirci alınmaması zaten tribün kapasitesi az olan salonda karşılaşmayı biraz "seyircisiz maç" havasına sokmuştu..

Sarı-kırmızılılarda sakatlığı süren Işıl Alben ve Jia Perkins ikilisi bu maçta forma giymediler. İlk yarı genelde başabaş gitmesine rağmen Fenerbahçe soyunma odasına 4 sayılık avantajla gitti. Üçüncü çeyreğe iyi başlayan Galatasaray bu çeyrekte oldukça üstün bir oyun sergiledi ve Nilay Yiğit'in çeyrek biterken uzaklardan attığı üçlükle skoru 61-54 yapmayı başardı. Fakat son çeyrek roller tamamen değişti ve Galatasaray cephesinde başta; Nilay Yiğit'in sakatlanarak kenara gelmesi, coaching yanlışları ve yerli oyunculardan yeterli katkı gelmemesi bu bölümde ibreyi Fenerbahçe lehine çevirdi..

Konuk ekipte karşılaşmayı; 25 sayı, 7 ribaund, 6 asist ile tamamlayan Penny Taylor galibiyetin baş mimarı olurken, Nicole Powell; 15 sayı, 7 ribaund ve Nevriye Yılmaz; 15 sayı, 6 ribaund ile öne çıkan diğer isimler oldular.. Galatasaray'da ise maçı; 18 sayı, 5 ribaund, 6 asist ile oynayan Katie Douglas'ın performansı galibiyete yeterli olmazken, Sophia Young; 16 sayı, 8 ribaund ve Yelena Leuchanka; 15 sayı, 6 ribaund ile önemli bir katkı yaptılar..

Bu sonucun ardından ligdeki altıncı maçınıda kazanan Fenerbahçe liderliğini sürdürürken, dört galibiyette kalan Galatasaray ise ligde üçüncü sırada kaldı.. Bu arada deplasmanda Samsun Basket'i 71-53 ile geçen Mersin Büyükşehir Belediyesi ligde ikinci sıraya yükseldi..

Ümit Avcı Röportajı{Nbaturka.net}




Türk Basketbolu'nu yakından takip eden Miliyet/Fanatik gibi gazetelerde yazarlık yapan ve önemli röportajların altına imza atan Ümit Avcı ile bu sefer biz bir röportaj yaptık.

Tüm soruları verdiği içten cevaplarla oldukça doyurucu bir röportaja imza atan Ümit Avcı'ya tekrardan teşekkürlerimizi iletiriz ve noktasına virgülüne dokunmadan bu soluksuz röportajı veriyoruz ;


Kemal Erdem: BBL’de kalite istenilen düzeyde mi ve ligin kalitesi Euroleague’de mücadele eden takımlarımızın performansını da etkiliyor mu ? Türk futbolunda sürekli konuşulur bu tip şeyler ‘’Lig kalitesiz takımlar Avrupa’da bu nedenle yanılsamalar yaşıyor’’ gibisinden. BBL’yi domine eden Fenerbahçe ve Efes Pilsen’de bunları yaşıyor mu ?


Ümit Avcı: Ligimiz kesinlikle istenilen düzeyde değil. Bunu çok net söyleyebiliriz. Düşünün sezon başlarken daha kimlerin final oynayacağı belli. Ligin üst düzey takımları arasındaki fark çok net ortada. Ligin üstünde değil, altında büyük bir çekişmenin olacağı konuşuluyor. Yani 3. şampiyonluk adayını çıkaramayan ligimizde, küme düşme ihtimali olan en az 7-8 takım var deniyor. Bu lige tabii ki kaliteli denmez. Haliyle bu Avrupa’daki performansları da etkiler. Mesela Malaga’yı ele alalım. Bu takımın bir hafta rakibi Barça, diğerinde Real, diğerinde Valencia, diğerinde Badalona…Zaten kendi liginde Barça ayarında bir takımla karşılaşan ekip hafta içi Avrupa’da oynayacağı Zalgiris maçını kendisine dert eder mi? Onlar hep hazır haldeler yani.

Ama işin iyi tarafından bakacak olursak, Fransa, Almanya, hatta Yunanistan liginden daha iyi durumdayız. Daha da iyi olabileceğimiz konusunda da benim umudum var. Çünkü gelirler bu sezon ciddi artabilir, bu olursa da daha iddialı takımlar kurulur, başarı kendiliğinden gelir.

KE: Çok tartışılan Fenerbahçe – Efes Pilsen serisinde gerçek sorumlular size göre kimler. Bu işe yıllarca emek veren biri olarak temel nedeni ne olarak görüyorsunuz ? Hakemler deniliyor, Ergin Ataman’ın tavırları deniliyor bir çok şey söyleniyor. Size göre aslan payı kimindi olayların çıkmasında? Ki bu tip bir olay kolay kolay bir daha yaşanmayacak türden.


ÜA: Suçlular kim bilmiyorum ama suçsuz olan hiç kimse yok. O kadar uzun bir konu ki aslında. Hakemlerin çok etkili olduğunu düşünmüyorum, ilk kez hakem hatası yapılmıyor ligimizde, ki sürekli hakem hatalarını yaşayan bir ligi izliyoruz. Ligin kalitesini sorguluyoruz ama hakemlerin çok daha vasat olduğunu rahatlıkla söyleyebiliyoruz. Yani hakemler hata yaptı, böyle oldu diyemeyiz. En çok tartışılan maç 5. karşılaşmaydı. O maçta Fatih Söylemezoğlu’nun verdiği karar seriye damga vurdu. Ben açıkçası o kadar o saniyede verilir mi diyemem. Çünkü kural var. Avrupa Şampiyonası’nda böyle bir durumla karşılaşsak ne yapacaktık. Ha… Orda sportmenlik dışı çalacak başka hakem olur muydu, o da tartışılır ama sonuçta karar yanlış değildi. Yanlış olan o düdüğü çaldıktan sonra verilen tepkiye, hakemlerin de aynı şekilde tepki vermesiydi. Yani sadece sportmenlik dışı faul olsa, karar o kadar konuşulmazdı ama arkasından peş peşe çalınan teknik fauller işin dozunu kaçırdı.

Kulüplerin arasında zaten giderek artan bir rekabet var. Karşılıklı açıklamak yapılıyor. Bunlar çok garip gelmiyordu bana. Ergin Ataman konusu da farklı aslında. Ergin Ataman’ın sorunu normalde federasyonla. Çünkü Turgay Demirel ile birbirlerinden nefret ediyorlar. Ama olay Fenerbahçe-Ergin Ataman muhabbetine getirildi. Bunu getirenlerin de kasıtlı olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir kişiyı nasıl bitirirsiniz. O alandaki en güçlü isimleri üzerine salarsınız. E, Fenerbahçe’nin gücü zaten belli. Ergin Ataman da düşündüğünü söyleyince, hiç frene basmayınca ortam iyice gerildi. Aslında ben kendisinin biraz daha sakin olmasını beklerdim. Çünkü şu anda sahadaki başarılara baktığımızda Aydın Örs ekolünden gelmiş birisi olarak Türk antrenörlüğünün liderliğini yapmalı. Bu liderliğe soyunmak için de çok daha sağduyulu davranmalı.

Gelelim Fenerbahçe’nin rolüne. Bunu söylemem birçok kişinin hoşuna gitmiyor ama suçun büyüklerinden birisi de Fenerbahçe’ye ait. Daha final serisi oynanırken, Fenerbahçe TV’de yapılan bir program vardı. Hakem kararları tek tek ele alındı. Ne yazık ki, bunu da Mehmet Baturalp gibi çok saygın bir abimiz ve sevgili dostumuz Ömer Koçsan yaptı. O program da taraftarı galeyana getirdi. Sonra Efes SKY Türk’te bu programın rövarnşını yaptı, bir yönetici bağlanıp bağırdı çağırdı. Düşünün basketbolun elit kişileri denen kesim bunu yaparsa, taraftar neler yapmaz. Onlar da ellerinden geleni yaptı! Kaderin cilvesi olsa gerek, o zaman taraftarlarının rakip tarafından tahrik edildiğini savunanlar, şimdi Galatasaray maçında böyle olay görmediklerini söylüyorlar, Galatasaraylılar da taraftarlarının tahrik edildiğinden şikayetçi.

KE: Aynı seride olay bağıra bağıra geliyorum diyordu aslında. İlk 2 maçta Ataman’a açıklamalarından dolayı bir ceza verilseydi taraftar bu kadar tahrik olur muydu ? Ve federasyon 6. maç için extra güvenlik önlemleri alamaz mıydı ?


ÜA: Şunu gözden kaçırmamak lazım. Olaylar ilk iki maçtan sonra çıkmadı. Hatta 3 ve 4. maçta da çıkmadı, 5. maçta başladı. Söz konusu açıklamalar da çok sert değildi bence. Rakip takım coachu milli takım antrenörü olduğu için mi bana çalınan teknik faul, ona çalınmıyor sözünün birilerini o denli etkilemesi bana imkansız geliyor. Yani ortada söylenenlerin dışında iki tarafı da biraz argo olacak ama gaza getirenler oldu. Güvenlik konusuna gelince kesinlikle önlem alınmalıydı. Ancak basketbol salonlarına ilk kez geldiklerine adım gibi emin olduğum kişilerin, kombine koltuklarda oturmasını da birilerinin organize ettiğini düşünüyorum. Yani alınacak önlemler belki olayları biraz azaltırdı ama mutlaka bir şeyler çıkacaktı.

KE: Herkesin konuştuğu konu şu Federasyon ne Fener’i ne de Efes’i kızdırmak istemiyor ve iki takımın huyuna ve suyuna gidebilmek için kaş yapayım derken göz çıkartıyor. Siz buna katılıyor musunuz ?


ÜA: Kesinlikle katılıyorum. Turgay Demirel gerçekten çok zor durumda kaldı. Bir yanda kendisini seçtiren Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe var. Demirel’in, Lutfi Arıbogan ile girdiği yarışı nasıl kazandığını herkes hatırlar. Eğer Fenerbahçe’nin desteği olmasa, Demirel asla seçilemezdi. Ama Efes de Demirel’i desteklemişti. Ayrıca Turgay Demirel, FIBA’ya karşı güçlü olabilmek için Efes’i küstürmemeli. Allah korusun Efes’in bu işten çekildiğini düşünsenize. Yatırımlar azalır, Ülker de desteğini iyiden iyiye çeker, ligimiz çok sıradan bir hale gelir. Bu durumda normal olan, kimseye ayrıcalık tanımamaktır, kim neyi hak ettiyse onu uygulamaktır ama bir kez ipin ucu kaçtı Artık Federasyon dengeyi kurmak için bir sağa bir sola eyyam yapıyor. Tabii burada Tanjevic’in milli takım antrenörüyken, İtalya’ya gidiyorum blöfü yapması, ardından Federasyonun ilişkilerini kullanarak, Türk Basketbolu’nun yaşayan efsanesi Aydın Örs’ün yerine milli takım antrenörünü Türkiye’nin en büyük camialarından birisinin başına geçirmesi, hem maddi, hem de manevi büyük bir yükten kurtulup, adeta yapılan hataların etrafına bir zırh örmesi, olayı çok farklı noktalara getirdi. Yani Federasona yakınlık konusunda Fenerbahçe bir adım öne geçti.

KE: Federasyon hakkında neler düşünüyorsunuz ve sizce Basketbol için yapılan yapılanmalar yeterli mi ?

ÜA: Federasyon hakkında konuşurken herkesin dediği şey, Türk Basketbolu çok ilerledi, onbeş yıl önce hayal olan şeyler şimdi gerçekleşti… E tabi olacak. 15 yıl önce benim için telefondan e-mailleri kontrol etmek de hayaldi. Yani her şey gelişirken, basketbol yerinde mi sayacaktı. Bu işi yöneten Turgay Demirel ise, bu gelişmeleri kullanarak basketbolu büyütmek zorundaydı, bunu yaptı. Ama Turgay Demirel değil de Tuncay Bakırel olsa bunlar yapılmayacak mıydı, belki biraz fark olacaktı ama basketbol yerinde saymayacaktı.

Basketbol Federasyonu’nun şu anda kötü bir imajı olduğunu düşünüyorum. Bir kere herkesle kavgalı. Etraflarında bir kesim var, onlara göre bu ekip dışındaki herkes basketbolun kötülüğünü istiyor, bunun için örgütleniyorlar. Bu nasıl düşünülebilir. Türk Basketbolu’nun gelişmesini bu işin içindeki kim istemeyebilir. Eleştiri yaptığınızda bir anda düşman oluyorsunuz. Federasyon Başkanı size selam bile vermiyor. Hani onun selamı çok mu önemli diyeceksiniz, tabii ki değil. Ama o kurumun başındaki kişi, basketbol ailesi vs edebiyatı yapıyorsa, herkese selam vermek mecburiyetindedir. Yani Turgay Demirel Türk Basketbolu’nun sahibi değil, yöneticisidir.

KE: 2010’da Milli Takımdan beklentileriniz neler ve ne yaparız ? 2010’da olası bir başarısızlıkta Tanjevic gider mi? Eğer giderse bu onunla kalır mı başka canlar da yanar mı ?


ÜA: Kötü bir şey düşünemiyorum, düşünmek istemiyorum. Umarım çok başarılı bir şampiyona geçiririz. Gerçi mevcut durumda bunu gerçekleştirmek çok zor ama belki taraftarla, atmosferle tarihi bir başarı elde edebiliriz.

Tanjevic gider mi kısmına gelince. Gitmeli… Bundan önce 10 kez daha gitmeliydi. Dünya Şampiyonu olsak da gitmeli. Çünkü Türkiye’ye yok ekolmüş, yok gelecekmiş diyerek çok şey kaybettirdi. Birçok şampiyonayı heba etti. Ne yani 2010’da başarılı olsak bu Tanjevic’in eseri mi olacak?

Ha Hido’yu guard, Ersan’ı 2, Semih’i 3, Oğuz’u 4, Ömer’i de 5 oynatarak şampiyon olursa, o zaman ben de kendisine hak veririm. Adam yıllardır bunu denedi. Bir bildiği vardır derim. Ama sen yıllardır birinde Kerem Tunçeri’yi alma, birinde Mehmet’i birinde Hido’yu alma, Ama baktın olmuyor, herkesi yerli yerinde oynat, maceraları, yıllardır kurduğun fantezileri bir yana bırak. Sonra oyuncular gerçek yerlerinde normal şekilde oynatıldığında takım başarılı olsun. Sen bundan pay çıkart, başarı benim diyerek milleti aldat. Yok, o kadar değil. Hele ki Allah korusun başarısızlık falan olursa, Tanjevic de gider, başkaları da…

KE: Sezona kötü başlayan bir Fenerbahçe var. Takım içinde olan sorunlar ayyuka çıkmış vaziyette. Tek tek sormak yerine genel sormak en iyisi. Fenerbahçe’de bu olan bitenlere ne siz ne ben ne de bizim gibi daha önce bu olayı ön görenler şaşırmıyor lakin insanları şaşırtan ısrarla ve inatla Tanjevic’in neden görevde tutulduğu. Siz Tanjevic’in kalması halinde Fenerbahçe’nin bu senesini nasıl görüyorsunuz ?


ÜA: Sizin de söylediğiniz gibi her şey beklendiği şekilde gelişiyor. Ne yazık ki Fenerbahçeli oyuncuların artık mutlu olmadığı maça çıktıklarında yüzlerinde anlaşılıyor. Tanjevic’in arkasında milli takım konusunda neden bu kadar çok durulduğunu ben de anlamadım Aynı başarısızlıkları bir Türk antrenör yapsa çoktan sınırdışı edilirdi. Demek ki bilmediğimiz ilişkiler var.Fenerbahçe’de kalması ise başta söylenenler yüzünden. Sonuçta onu getiren Mahmut Uslu ve Turgay Demirel’di. Şimdi Fenerbahçe’den gönderilirse, milli takımdaki kredisi de bitecek. Belki de Demirel, 2010’daki olası başarısızlığı buna yükleyecek. Onun için tutuyor olabilirler ama kim ne derse desin, hem milli takımda hem de Fenerbahçe’de yaptıklarıyla Tanjeviç Türk Basketbolu’na çok büyük zararlar vermiştir.

KE: Aziz Yıldırım’ın, Aydın Örs’ü ikna çabaları hakkında çeşitli söylentiler var. Sizce Örs geri dönüş yapar mı ? Örs/Mahmuti formülü olursa bu formül Euroleague’de büyük hedefler için dev bir adım olur mu ?


ÜA: Aydın Örs’ün geri dönüşü kolay değil. Çünkü dönerse çok şeyi değiştirmesi lazım. Kendisini daha önce ‘satan’ insanlarla birlikte çalışacağını sanmıyorum. Bunun için Azız Yıldırım’ın çok kararlı olması, basketbolun anahtarını sınırsız yetki ile kendisine sunması lazım Örs gelirse, Euroleague için, Türkiye için, Türk Basketbolu için çok sağlam bir adım atılır. Fenerbahçe’deki son senede takımı getirdiği noktayı düşünün. Biz bir yıl sonrasında kesin final-four oynar bu takım, ona göre takviyeler yapılır derken, bir anda her şey tersine döndü. Aydın Örs gelir, Oktay Mahmuti gibi kendisini ispatlamış bir antrenörü yanında getirirse çok büyük şeyler olur bence.

KE: Efes Pilsen sezon başında iyi transferler yapmasına rağmen Avrupa’da istenilen seviyede değil. Sizce bu sorunun temel nedeni kendini daha çok lokal başarıya endexleyen Ergin Ataman mı ?


ÜA: Ergin Ataman Efes’te çok yalnız. Manzaraya bakın; Federasyonla mücadele ediyor, Fenerbahçe ile didişiyor, takımı kurmaya çalışıyor, transferler için bizzat başkana gidiyor. Doğal olarak da çok yoruluyor, saha içinde yapmaması gereken hataları yapıyor. Bunlar geçen sene için çok geçerliydi. Ancak bu sene kurduğu kadro artık hataya yer bırakmıyor. Transferde tam nokta atışı yaptıklarını söyleyemeyiz. Mesela tam bir 4 numaraları yok. O açağı Nachbarla ne kadar doldurabilirler zaman gösterecek. Ardından Santiago alındı. Çok önemli bir isim olabilir ancak asıl ihtiyaç o değildi. Bunlar kendi tercihleri. Bu sezon Efes’in ilerleyen dönemde çok daha iyi bir ekip olacağını düşünüyorum. Ama olamazsa o zaman suçlu bu teknik ekip olacaktır. Şunu belirtmeden de geçmeyeyim, geçen sezon bu yalnızlığı için Ergin Ataman, Aydın Örs’ün, kendisinin de üzerinde bir yetkiyle Efes’e gelmesi için çok çalıştı, Aydın Hoca da bu fikre sıcak baktı ama birileri engelledi bu oluşumu ve Efes tarihi bir fırsat kaçırdı.

KE: Beşiktaş’ın lige bu denli iyi başlaması sizce sürpriz mi ? Böyle devam ederler mi ? Beşiktaş’da şubenin iyi yönetilmediğine katılıyor musun ?

ÜA: Bence sürpriz değil. Beşiktaş çok iyi bir takım kurdu. Özellikle Muratcan, Cevher, Haluk iskeletini korumaları, çok iyi yabancıları takıma katmaları, milli guard Engin’i takıma kazandırmaları çok önemliydi. Hatta Ermal’i de istediler, bir de o gelseydi… Çok başarılı olabilir Beşiktaş bu kadroyla ama böyle devam edip etmemeleri yönetime bağlı. Yine para sorunu başladı çünkü. Telekom maçını izlerken, oyuncuların mücadelesine hayran kaldım. Ama bu takıma da sahip çıkmazsa yönetim, onların da paraları ödenmezse ve geçen yıllardaki dağılma olursa, çok yazık olur. Bu kadroya bunu yaşatanlara da ‘yazıklar olsun’ demek farz olur.

KE: Telekom’un inişli-çıkışlı performansını neye bağlıyorsunuz ?

ÜA: Bu yıl Telekom hakkında konuşmak için erken bence. Takımın beyni olmadan mücadele ediyorlar ve yepyeni bir düzen kurmaya çalışıyorlar. Mutlaka daha iyi savunma yapabilmeliler. Ancak bunun için de 4 numarada kısa kalıyorlar. Bir yabancı hakları daha var. Yerinde bir takviye ile çok iyi bir takım olabilirler. Çünkü şu anki görüntüde sadece atarak kazanabilecek bir takım kimliğindeler.

KE: BBL’nin bu seneki falına bakarsanız sizce play-off yapacak olan takımlar hangisi ve şampiyonluk favoriniz kim ?

ÜA: Efes Pilsen, Fenerbahçe Ülker, Beşiktaş Cola Turka, Galatasaray Cafe Crown, Banvit, Türk Telekom kesin… Para problemini aşarsa Kepez ve şu anki durumlarına rağmen Mersin’i avantajlı görüyorum. Şampiyonluk için yine Fenerbahçe ile Efes Pilsen final oynar, mevcut durumda Efes çok rahat kazanır. Ancak zaman neler gösterecek, ne gibi değişimler veya takviyeler yaşanacak, hep birlikte göreceğiz.

KE: Euroleague’de takımlarımızın şansı sizce ne ve bu sezon Euroleague’de final-four ve şampiyonluk adayınız kimler ?

ÜA: Barcelona, Panathinaikos, Siena ve Olympiakos çok güçlü adaylar. Bunların arasına Türkiye’den Efes Pilsen’in girme ihtimalinin olduğunu düşünüyorum. Ama bu küçük bir ihtimal. Çok şeyin değişmesi lazım orada da.

KE: Ömer Aşık için özel bir soru olacak. Ömer Aşık’ın mental olarak kendisini daha da geliştirmesi gerekiyor mu ? Ömer’in kendisine olan bir özgüven sorunu var sanki ve bunun temel nedeni ne olabilir ?


ÜA: Ömer’i çok yakından tanıyorum. Açıkçası güven sorunun olduğunu düşünmüyorum. Tam tersi kendisine güvenen bir isim ama o çocuk çok yıpratıldı. Düşünün o olmasaydı, bizim Polonya’da ikinci tura çıkmamız bile çok zor olurdu. Şampiyona öncesi kim derdi ki, Ömer önce Gortat’ı, ardından Gasol’u, sonra Krstic’i madara edecek diye. Aslanlar gibi oynadı, takımı Ersan ile sırtladı. Ama maç kaybedilmesi onun faul kaçırmasına bağlandı. Coach, Yunanistan maçının hemen sonrasındaki açıklamasında gencecik çocuğu yem olarak ortaya attı ve hiç olmayan suni bir sorun yarattı. Ömer bu zamana kadar faulleri sokuyordu da neden bir anda bu hale geldi. Çocuğu birazcık rahat bırakalım, hep beraber göreceğiz neler yapabileceğini.

KE: Oğuz Savaş ne yaparsa yapsın belli bir süre aralığında oynuyor. Çok iyi oynadığı maçlarda kenara geliyor. Oysa Oğuz’a sadece Fenerbahçe’nin değil Milli Takımında ihtiyacı var. Oğuz hakkında görüşleriniz neler ?


ÜA: Ne yazık ki o Tanjevic’in kafasındaki basketbolcu tanımına uymuyor, kolları çok uzun değil, hareketli değil. Avrupa’nın en iyi sırtı dönük 2-3 oyuncusundan birisi ama coach sırtı dönük oyuncu sevmiyor! Adam hazırlık turnuvalarının en iyisi, Polonya’da süre alamıyor, geçen sezon tam kıpırdınacak, final serisinde 4 dakika ortalama ile oynuyor. Kesinlikle o yeteneğe yazık ediliyor. Gerçi dikkat edin son haftalarda Tanjevic ona bel bağlamaya başladı. Çünkü kredisinin azaldığının kendisi de farkında. Macera aramak yerine, daha önce başarılı olmuş düzene dönüyor.
KE: NBA basketbolu ve Avrupa basketbolu karşılaştırması yaparsak sizce hangisi daha ağır basar ?

ÜA: Açıkçası ben NBA’i çok sevemedim, sevemiyorum. Oradaki organizasyona, yapılanlara, yönetime saygı duyuyorum, hatta hayran oluyorum. Ama saha içindeki basketbol savunma zayıf olunca sıkıyor beni. Euroleague maçları çok daha sert geçiyor. NBA’i play-off döneminde izlemeyi daha çok seviyorum.


KE: NBA ağırlıklı bir siteyiz malum ve finalide NBA ile yapalım istedik. NBA’de sempati duyduğunuz bir takım var mı varsa hangi takım ? Düzenli olarak NBA’i takip ediyor musunuz ? Şampiyonluk favoriniz kimler ve en sevdiğiniz oyuncu ?


ÜA: Açıkçası sürekli tuttuğum bir takım yok. O senenin kadrolarından hangisi daha cazip geliyorsa onu destekliyorum. NBA’in en çok sevdiğim tarafı bu, genelde o sezonun güçlü takımını tuttuğum için çok üzülmüyorum. :)

Tabii ki bizimkilerin yani Utah’ın, Toronto’nun ve Milwaukee’nin kazanmasını daha çok isteyeceğim ama Cleveland bana bu sezon hoş bir takım olarak geliyor. Belki LeBron’un kalitesi, Shaq’ın sempatisi bilmiyorum ama onların busezon başarılı olmasını çok istiyorum. Mantığım ise gülen takım bu kez Boston diyor. Sonuçta NBA sizin işiniz, hepiniz benden çok daha iyi biliyorsunuzdur, onun için çok ahkam kesmeyeyim ben bu konuda.

KE: Murat Murathanoğlu ile birlikte sizin FB TV’de program yapmanızı isteyen bir çok Fenerbahçeli taraftar var. Onlara söylemek istediğiniz bir şey var mı ? Böyle bir teklif gelse kabul eder misiniz ?

ÜA: Böyle bir istek olduğunu bilmiyordum. Eğer varsa teşekkür ederim, mutlu olurum. Murat Abi bizim çok değer verdiğimiz kişilerden birisi. Basketbola ben de onun sesinden maçları dinleyerek merak saldım. O isimlerle birlikte anılmak bile gurur verici. Ama kulüp yayın organlarında bulunmak benim için etik bir durum olmaz. Bu Fenerbahçe, Galatasaray,Beşiktaş fark etmez. Hani siz kötü niyetli olmazsınız, istediğiniz gibi yayın yaparsınız, yönetim size özgürlük verir, ne konuşursan konuş der, ama sonunda birisi çıkar, siz orada bunu yapıyorsunuz der. Bunlar çok hassas dengeler. Eğer öyle bir istek varsa, gurur duyarım, mutlu olurum ama sadece bu kadar.


KE: Klasik bir bitiriş olacak ama nbaturka.net hakkındaki düşünceleriniz ?

ÜA: Son dönemde iyice ön plana çıkmaya başladı bu site. Sonuçta meslek gereği, basketbol hakkındaki tüm yazılanları takip etmeye çalışıyorum. Bu yaparken de içi gerçekten dolu olan yazılar, araştırmalar hoşuma gidiyor. Bunları sitenizde bulabiliyorum. Zaten basketbolseverlerin gün içinde belli aralıklarla uğradığı siteler var. Artık basketdergisi. turkbasket, megabasket, basketbolig derken, sizi de sık kullanılanların arasına ekledim, sürekli takip ediyorum. Umarım çok daha iyi hale gelirsiniz.

Başın Sağolsun Volkan Ertetik

Bir süre önce Selçuk Üniversitesi basketbol takımı oyuncusu Volkan Ertetik'in annesi vefat etmiştir. Merhumeye Allah'dan rahmet, Volkan Abi'ye ve ardında bıraktığı diğer kişilere de baş sağlığı diliyoruz.

29 Kasım 2009 Pazar

Bir Şampiyonluğu Ardından

Sağ altta Gökhan Güney duruyor, tepesinde Naumoski, onun iki yan tarafında Ufuk Sarıca, ortada Larry Richards vs. vs...

Tarih’ten bir yaprak!..




25 Nisan 1955; yer, İstanbul Spor ve Sergi Sarayı.

Salon tıklım tıklım dolu ve 1954 - 55 sezonu Türkiye Basketbol Şampiyonası’nın son maçı Galatasaray ile Fenerbahçe arasında oynanıyor!..

O geceye kadar şampiyona finaline katılan diğer takımları ekarte eden üç takımdan, Modaspor, Galatasaray’ı, Fenerbahçe Modaspor’u yenmiş… Galatasaray, Fenerbahçe’yi yenerse bu üç takım “puan puana olacak” ve “şampiyonu 3’lü averaj tayin edecek”…

Galatasaray’ın şampiyon olabilmesi için “7 sayılık bir farka ihtiyacı” var; oyunun bitmesine 44 saniye kala sarı - kırmızılılar 40 - 27, yani 13 sayı önde ve “top Galatasaray’da!..”

O yıllarda basketbolda “30 saniye - 24 saniye kaideleri” yok; bir takım topla istediği kadar oynayabiliyor; üstelik “potaya basket atış hâli olmadan da faul atışı yapılmıyor”; kısacası, Galatasaray “44 saniyeyi top tutarak geçirdiği takdirde” şampiyon olacak!..

O zaman Galatasaray takımında “basketbol cambazı, dripling üstadı bir oyun kurucu” var, Yalçın Granit; elinden top almak pek mümkün değil, zaten alınsa da, Galatasaray’ın “o günün basketbol oyun kaideleri ile 44 saniyede 7 sayı yemesi” mümkün görünmüyor!..

Galatasaray tribünleri şampiyonluğu kutlamaya başlamışken; aaaaa, o da ne?..

Tribünlerden bir Fenerbahçeli yönetici iniyor (Genel Sekreter ve Fenerbahçe Tarihi yazarı Rüştü Dağlaroğlu); mola alan Fenerbahçe takımı, mola süresince devam eden fiskoslardan sonra, herkesin şaşkın bakışları arasında soyunma odasına gidiyor ve bir daha salona dönmüyor!..

Sebep; ortada “fiziki” bir sebep yok!..

Ama “kimyevi” bir sebep var; zira o zaman “basketbolda hükmen galibiyet 3-0 ve de “3-0 galip gelmek” Galatasaray’ı şampiyon yapmaya yetmiyor; şampiyon Modaspor!..
Bu hazin ve acı tablo karşısında “çılgına dönen” Galatasaray seyircisi salonu saatlerce boşaltmıyor!..

Hakemlerin ve federasyon yetkililerinin ısrarlarına rağmen, Fenerbahçe salona dönmeyince, zamanın İstanbul Valisi Fahrettin Kerim Gökay olaya el koyuyor; Basketbol Federasyonu (Voleybol ve hentbol ile beraber o zamanlar adı “Spor Oyunları Federasyonu”) Başkan Faik Gökay başkanlığında Spor Sergi Sarayı’nda toplanıyor!..

Ve karar ilân ediliyor; “Galatasaray ve Modaspor beraberce şampiyon!..”

Türk Basketbol Tarihinde “bir daha eşine rastlanmayan” ve belki de bir daha rastlanmayacak “bu” kararla “o yılın şampiyonluğu” ikiye bölünüyor; hem Modaspor’a, hem Galatasaray’a “şampiyonluk kupası” veriliyor!..

Birdenbire bu “tarihten bir yaprak” nereden de aklıma geldi; şu günlerde “etikten, ahlâktan o kadar çok söz edildi” ki, ben de “bir örnekle katkıda bulunayım” dedim; aslında epey örnekler var da; bu “basketboldan” olanı!..

Öcal ULUÇ-Türkiye Gazetesi

27 Kasım 2009 Cuma

Aziz Hoca Sonunda İsyan Etti..

Beşiktaş Cola Turka bayan basketbol takımının deneyimli antrenörü Aziz Akkaya, takımının FIBA Bayanlar Euro Cup maçında Ermenistan temsilcisi Hatis Yerevan'a Akatlar'da 64-87 mağlup olmasının ardından istifa sinyalleri vererek önemli açıklamalarda bulundu..

Akkaya bu mağlubiyet için; "Çok büyük bir ayıp. Beşiktaş tarihine sürülmüş bir leke olduğunu düşünüyorum" derken, ayrıca bu başarısızlığın bir bedeli olması gerektiğini kaydetti..

Kulüp yöneticileriyle konu hakkında görüşüp o doğrultuda son bir karar alacağını dile getiren Akkaya, yaptığı açıklamada; "Herhalde böylece süremizi de doldurmuş olacağız. Geçen hafta Galatasaray maçını kaybettik. Şimdi de, ilk defa Avrupa kupasında oynayan bir takıma kaybediyorsanız, bunun bir bedeli olması lazım. Bu bedeli de bir şekilde ödeyeceğiz. İstediğimiz takımı kuramıyoruz. Daha iyi bir takım kurmamız lazım ama olmuyor. Şu an kaybettiğimiz çok fazla bir şey yok. Ancak aldığımız sonuçların bir bedeli olması lazım. İstifa etmeyi düşünüyorum. Yöneticilerle oturup, karşılıklı konuşmamız lazım. Ben buraya uzun yıllar emek verdim. Bir takım bu kadar kötü oynuyorsa, bunun bir sebebi vardır. Bugün genç takım olsaydı sahada, daha iyi oynardı." dedi. Bu arada Beşiktaş Cola Turka bayan takımı, Türkiye Bayanlar Basketbol Liginin altıncı hafta mücadelesinde Çankaya Üniversitesi'ni 28 Kasım 2009 Cumartesi günü Akatlar BJK Cola Turka Arena'da konuk edecek. Bu maç öncesinde ise bugün takımla ilgili son bir toplantı yapılacağı tahmin ediliyor..

26 Kasım 2009 Perşembe

Eurobasket KKTC Ligi'ne Yer Verdi, Rumlar Tepkili



Dünyanın en geniş veri tabanına sahip ve en çok takip edilen basketbol sitelerinden eurobasket.com, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Basketbol Ligi'ni veri tabanına aldı.


Bu gelişmeye Kıbrıs Rum yönetimi tepki gösterdi. Türk Ajansı-Kıbrıs'ın (TAK) haberine göre, Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Markos Kiprianu, konuya müdahale etmek için Uluslararası Basketbol Federasyonu'na (FIBA) başvuruda bulundu; ancak site editörleri geri adım atmadı. Haberi yapan İtalyan Pascucci "Eurobasket olarak Kuzey Kıbrıs Türk Ligi hakkında bilgi vermeye devam edeceğiz, çünkü böyle bir lig var. Konu basketbolsa, bizim için hiçbir şey kabul edilemez değildir. Spor insanları bölmek yerine birleştirmeli." ifadelerini kullandı.


Site, 22 Kasım'da "Kıbrıs'ta bir başka ilginç lig" başlıklı bir haberi yayınına aldı. İtalyan editör Gianni Pascucci imzalı haberde, "KKTC'de 8 takımlı bir lig var. Artık veri tabanımızda bu ligden de bahsedeceğiz. Her takımda en az bir yabancı bulunuyor." ifadesiyle lig hakkında bilgi verildi. Haber yayına girer girmez Rum yönetimi tepki gösterdi. Rumlar, "Adada sadece tek bir lig var. O da 'Kıbrıs' ligi. KKTC Ligi olamaz." iddiasıyla FIBA'ya başvurup, federasyonun Yunan Başkanı George Vasilakopulos'tan duruma el koymasını istedi. Eurobasket.com'un Yunan editörleri de sitede yaptıkları haberlerde, "Bu kesinlikle kabul edilemez. Orada sadece tek bir ülke ve tek bir lig var. Haberi yapanlar herhalde tarih bilmiyor." iddiasında bulundu.


Zaman

24 Kasım 2009 Salı

Lösev Bağışlarınızı Bekliyor..

Genel formatımızın dışında bir yazı olacak bu ama Kurban Bayramının da yaklaştığı şu günlerde böylesine anlamlı bir vakıfın faaliyetlerinin ve başlatılan bu son bağış kampanyasının göz ardı edilmesini istemedim. Kurban bedeli olarak 280 TL bağış yapabilirsiniz Lösev'e bu bayramda..

Biliyoruz ki oraya yaptığımız her bir kuruş bağış bile boşa gitmiyor. Buradan imkanı olan arkadaşları ve dostları Lösev'e ellerinden geldiğince yardım etmeye davet ediyorum. Bağışlar ile ilgili detaylı bilgilere buradan ulaşabilirsiniz. Lösev ile ilgili tüm bilgilere ve faaliyetlere ise http://www.losev.org.tr/ adresinden ulaşabilirsiniz. Bu yazıyı dikkate alan, yardım edemese bile önemseyen tüm arkadaşlara şimdiden sonsuz teşekkürler..

23 Kasım 2009 Pazartesi

Karadeniz Fırtınası Güçlü Esiyor..

Türkiye Erkekler Basketbol 2. Ligi'nde heyecan altıncı hafta maçları ile devam ederken, geçtiğimiz sezon Beko Basketbol Ligi'ne katılma şansını son anda kaybeden Trabzonspor, 6. maçını da kazanarak hem A Grubundaki liderliğini hemde namağlup ünvanını sürdürdü..

Bu hafta İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne konuk olan bordo-mavililer, ilk üç periyodunu geride kapattığı mücadele sonunda rakibini 81-79 mağlup ederek ligde mağlup olmayan tek takım olarak zirvedeki yerini korudu. Özellikle de 23 sayı kaydeden Fırat Aydemir'in performansı Trabzonspor için galibiyetin anahtarı oldu diyebiliriz. Selçuk Üniversitesi'ni deplasmanda 73-60 ile geçen Hacettepe Üniversitesi 6. maçında beşinci galibiyetini alarak zirve takibini sürdürürken, Pertevniyal'i 72-69 ile geçen Final Spor ile birlikte bu hafta karşılaşan iki ekip; Vestel ve Gelişim Koleji (Vestel maçı 79-64 kazandı) elde ettikleri 4 galibiyet ile A Grubunda zirve yarışına ortak olan diğer takımlar oldular..

B grubunda ise zirvede henüz kopma yok. Altıncı hafta sonunda tam beş takım 5 galibiyet ile zirvenin ortağı durumunda ve averajla sıralanmış durumdalar. Haftaya namağlup lider giren Genç Telekom deplasmanda Genç Banvitliler'e 73-62 mağlup olarak zirveyi kaybederken, bir diğer namağlup ekip Yeşilyurt ise Olin Gençlik takımına sahasında 75-61 mağlup olmaktan kurtulamadı. Akhisar Belediye'yi deplasmanda 82-77 ile geçen Uşak Belediyesi B grubunda zirve yarışına ortak olurken, Optimum Ted Ankara Kolejlileri deplasmanda 75-58 ile geçen İTÜ'de beşinci galibiyetini elde etti. Bu sonuçların ardından; Uşak Belediyesi, Genç Telekom, Yeşilyurt, İTÜ ve Olin Gençlik zirvedeki 5 takım oldular. Bu arada A grubunda Düzce Gençlik ve B Grubunda Akçakoca Poyraz takımları oynadıkları 6 maçı da kaybederek galibiyet ile tanışamayan iki takım olarak ligin dibine demir atmış durumdalar..

Milic'in Fransa Macerası Kısa Sürdü..

Atletik yetenekleri ile bir döneme damgasını vuran efsane Sloven forvet Marko Milic'in, bu sezon transfer olduğu Fransızların Euro League temsilcilerinden Entente Orleans takımından karşılıklı anlaşma sonucunda sözleşmesi feshedilerek ayrıldığı açıklandı..

Bir çoğumuz onu ülkesindeki All-Star karşılaşmasında bir Honda CRX'in üzerinden uçarak yaptığı smaç ile tanımıştık. 1998 yılında ülkemizde Fenerbahçe forması da giyen 33 yaşındaki tecrübeli oyuncu, bu sezon Fransız ekibi Entente Orleans ile 3 Euro League maçına çıkmış ve 3 maçta ortalama 9.1 dakika sahada kalarak; 2.7 sayı (2s: 2/2, s.a: 4/6), 2.0 ribaund ve 0.3 top çalma ortalamaları yakalamıştı. Fransa Birinci Ligi LNB'de ise Entente Orleans formasıyla 4 maça çıkan deneyimli yıldız, bu maçlarda ortalama 8.5 dakika sahada kalırken; 5.0 sayı (2s: 9/16, 3s: 0/2, s.a: 2/7), 2.0 ribaund, 0.8 asist ve 0.8 top çalma ortalamaları yakalamıştı..

Önümüzdeki hafta içi Euro League karşılaşmasında Efes Pilsen ile mücadele edecek olan Fransız ekibinden böyle anî bir kararla ayrılan Milic'in kariyerine nerede devam edeceği henüz netlik kazanmadı fakat deneyimli oyuncunun başta ülkesindeki takımlar olmak üzere birçok takımdan teklif aldığı da gelen haberler arasında..

22 Kasım 2009 Pazar

Biraz Ağır Oldu Sanki..

Türkiye Basketbol Federasyonu Yönetim Kurulu ve Disiplin Kurulu, Cemal Nalga olayı ile ilgili toplanarak dosyayı bugün karara bağladı..

Açıklama bir hayli uzun olduğu için tek tek buraya yazmak istemedim ama bana göre kişilerden kaynaklı oluşan bir suçun cezası kişilere değilde nispeten kulübe daha ağır şekilde verilmiş gibi. Kararları ve cezaları buradan okuyabilirsiniz.. Belkide en önemli karar Galatasaray Cafe Crown'ın Cemal'in forma giydiği tüm maçlardan hükmen mağlup sayılması ve lige -5 puanla başlaması oldu. Galatasaray şu an -4 puanla ligde son sırada. Ve işleri gerçekten bir hayli zor, ayrıca takımın ligden çekileceği bile konuşuluyor. Ama puan tablosunu ve fikstürü incelediğimizde sarı-kırmızılıların bu aşamadan sonra ligde kalması için ufak çapta bir mucizeye imza atmaları gerekiyor. Öte yandan Cemal Nalga'ya 2 yıl, Tufan Ersöz'e de 4 ay ceza geldi. Yani tam bir kaos ortamı hakim Galatasaray'da artık. Bakalım gelişmeler ne olacak ama durum hiç iç açıcı değil onlar adına.. Gerçi sarı-kırmızılılar Tahkim'e gideceklermiş. Kulübe verilen cezalarda indirim olurmu bilinmez ama Tahkim'den çıkacak karar ne olursa olsun bu olay kolayca kapanacağa benzemiyor..

20 Kasım 2009 Cuma

Disiplin Kurulu'ndan İlk Karar..

Basketbol Federasyonu Disiplin Kurulu, Cemal Nalga olayı ile ilgili olarak ilk kararını açıkladı. Disiplin Kurulu tarafından bugün yapılan açıklama şu şekilde;

"Galatasaray Cafe Crown sporcusu Cemal Nalga’nın cezalı olduğu dönemde, diğer bir sporcunun forması ve ismi altında oynatılması ve müsabaka tutanaklarıda bu şekilde yanıltıcı olarak tanzim edilerek TBF’ye ibraz edilmesi neticesi, ortaya çıkan, “Sportmenliğe aykırı davranışlarda bulunarak, gerçeği yansıtmayan evrakla Federasyonu yanıltarak Basketbol sporuna ve lige zarar vermek, ceza süresini beklememek, Disiplin Kurulu Kararlarını yerine getirmemek” fiilleri açısından ilgililerin Disiplin Kurulu’na sevkleri neticesinde;
Galatasaray Cafe Crown Şube Sorumlusu Yiğit Şardan’ın, Genel Menajer Ali Türsan’ın, Takım Menajeri Mert Uyguç’un, Antrenör Okan Çevik’in, Yardımcı Antrenör Cengiz Karadağ’ın, Teknik Danışman Koray Mincinozlu’nun, Sporcular Cemal Nalga ve Tufan Ersöz’ün Disiplin Yönergesi 39, 40/a ve 42. Maddeleri çerçevesinde haklarındaki soruşturma ve değerlendirme sonuçlanıp nihai karar verilinceye kadar idari tedbirli olarak müsabakalara katılmalarının ve TBF nezdinde kulüple ilişkili görev yapmalarının yasaklanmasına oy birliği ile karar verildi. "

19 Kasım 2009 Perşembe

Genç Kerem İle Özel Söyleşi..

Haftalık değerlendirme yazılarımı da yazdığım BjkBasket.org sitesinden Metin Sönmez, Beşiktaş Cola Turka'nın genç yeteneği Kerem Özkan ile Efes Pilsen maçı öncesinde bir söyleşi yapmış. Genç forvetin içtenlikle yanıtladığı söyleşinin bir kısmını buradan da paylaşalım..

Öncelikle Beşiktaş'a hoş geldiniz diyoruz. Daha önce kısa süreli de olsa, Beşiktaş A takımı deneyiminiz olmuştu. Bu sezon ilk kez tüm sezonunuzu Beşiktaş da geçireceksiniz. Sizi daha önce tanımayanlar için, Kerem'i bizlere anlatabilir misiniz?
Kerem Özkan: Beşiktaş'a 2005 yılında genç takımın son senesinde geldim. Bir senede kontenjan olarak oynadım ve A takımla antremanlara çıkmaya başladım. Sonraki sene sözleşme imzaladım. İlk senemde Ergin Ataman'la çalışma fırsatı buldum. İlk senem olduğu için hem ortama yabancıydım hem pek fazla alışamadım o yüzden fazla forma şansı bulamadım. Geçen senede Hakan Demir Hocamızın göndermesiyle ayrıldım, bu sene tekrar geri geldim.

Geçtiğimiz iki yılı İkinci ligde geçirdiniz. Çokta iyi süreler ve ortalamalar yakaladınız. İkinci ligde geçirdiğiniz bu iki yılın, Kerem Özkan'ın gelişimine katkısı nasıl oldu?
Kerem Özkan: İkinci ligin bana en çok kattığı şey sertlik diyebiliriz. İkinci lig, gerçekten çok sert oynananıyor. Basketboluma en büyük artısı sert oynamak oldu. İkinci ligde oynamam sayesinde, bu sertliği burada da sürdürebiliyorum. Diğer bir katkısı ise, ikinci ligde çok uzun süreler aldım. Gittiğim iki takımda da çok iyi süreler aldım ve iyide ortalamalar yakaladım. Ayrıca orada oynamayı da öğrendim, bu oyun sonuçta bir alışkanlık işi. İdmanda bunu öğrenemezsiniz ve ben orada maç oynamaya alıştım, bunlar ikinci ligin bana en büyük katkıları diyebilirim.

Çifte lisans olayı çıktıktan sonra, genç oyuncuların ikinci lige yollandığını görüyoruz. Özellikle yabancı oyuncu sayısının da artarak devam ediyor oluşu, kulüplerin oyunculara şans veremeyecek duruma gelmeleri yüzünden, genç oyuncuların ikinci ligde en az bir sezon geçirmesi gerekliliğini ortaya çıkarıyor mu?
Kerem Özkan: Ben bunu bire bir yaşamış biri olarak, çifte lisansın faydası olduğunu da, zararı olduğunu da söyleyebilirim. Ben ilk senemde, Ergin Ataman döneminde çifte lisansla Işıkspor'a gitmiştim. Işıkspor'la idmanlara, maçlara çıkıyordum ama haftanın bir yada iki günü beni Beşiktaş'a çağırıyorlardı. Bazen Beşiktaş ile maçlara çıkıyordum, Işıkspor ile maçlara çıkamıyordum. Oyuncu ikiye bölünüyor. Bir yandan ikinci ligde maçlarda oynaması, süre alması, genç oyuncu için çok önemli bir olay. Ama bir taraftan da oyuncunun kafası ikiye bölünüyor. Oyuncuda ben hangi takımın oyuncusuyum hissiyatı olmuyor. Oyuncu iki tarafa da bölündüğü için, bazen tam konsantre olamıyor. Bu durumunda oyuncuya zararı oluyor. Ama diğer taraftan baktığımızda, oyuncunun oynuyor olması da güzel bir şey.

Bu sezona dönecek olursak, sezon başındaki hazırlık maçlarında ilk beşte başladığını gördük. Sezon içinde de yavaş yavaş iyi süreler almaya başladığını görüyoruz. Kerem açısından sezon nasıl geçiyor? Ayrıca bu sezonun ardından Kerem'in artık Beşiktaş'ın bir oyuncusu olduğu ve Beşiktaş ile özdeşleşebileceğini söyleyebilir miyiz?
Kerem Özkan: Bu sezon için öncelikle Burak Abim’e çok teşekkür ediyorum. Ben buraya 2005 yılında gelmiştim ve beni kulüpte tanıyan en eski kişi kendisidir. Geçtiğimiz sezon başı Hakan hocayla yaz çalışmalarına, ümit milli takımda olduğum için biraz geç katılabilmiştim. Ama Hakan hoca her şeye rağmen menajerimi arayarak benden çok memnun olduğunu söylemişti o dönem. Fakat bir sabah idmana geldiğimde kulüple ilişkimin kesildiğini söyledi. Hakan Hoca beni kadrosunda istememişti. Bunun sebebini gerçekten anlayamadım. Kulüp bulmam için çok geç bir zamanda kadro dışı kalmıştım, ve açıkçası o dönemde çok zor günler geçirdim ve bundan dolayı Hakan Hocaya kırgınlığım var. Geçtiğimiz sezon Hakan hocanın istifasından sonra takımın başına bildiğiniz gibi Burak Bıyıktay geldi ve beni tekrar takıma katılmam için aradı. Ama o zamanki şartlar dolayısıyla bu gerçekleşememişti. Bu sene için Burak hocama tekrar teşekkür ederim bana güvendiği ve kadroya kattığı için. Sezon öncesi hazırlık maçlarına gelecek olursak, benim ilk beşte başlama sebebim, benim rotasyonumdaki yabancı oyuncumuz Brad Newley sakattı ve Bandırma Turnuvasına gelemedi. O turnuvada hocam bana güvendi, bana süre verdi, ilk beşte başlattı. Bende elimden geleni yapmaya çalıştım. İyi oynadığımı düşünüyorum. Bana güvendiği ve şans verdiği için Burak Abim’e tekrar teşekkür etmek istiyorum. Her şeyden önce biz takımdaki bireyler olarak Beşiktaş’ın başarısı için buradayız, oynayan oynamayan. Bense daha fazla süre almak için daha çok çalışıyorum. Her idmandan sonra ekstra idmanımı yapıyorum ve hocamın bana şans vermesini bekliyorum.

Beşiktaş da oynuyor olmak, Kerem Özkan'ın gelişimine ve geleceğine neler katacaktır? Özelliklede Haluk Yıldırım gibi bir oyuncuyla oynamak Kerem Özkan için neler ifade etmekte?
Kerem Özkan: Haluk Abi şu anda benim için çok büyük bir servet diyebilirim. Etrafımdaki kişilerin bana ilk dediği şey, ‘‘Haluk Abini izle ve onu örnek al kendine’’ oluyor. Haluk Abi gerçekten çok tecrübeli bir isim, çok büyük bir yetenek, onu sadece izleyerek bile çok şey öğreniyorum. İdmanlarda sürekli gözüm onun üstünde. Zaten onla beraber oynuyoruz. Yaptığı şeyleri bende yapmaya çalışıyorum. Haluk abiyle oynamak gerçekten çok keyifli ve yararlı.

87-88 kuşağı için günümüzde çok büyük beklentiler vardı. Gerek milli takımlar düzeyinde olsun, gerekse oyuncuların bireysel yetenekleri olsun. Fakat bu jenerasyondan çıkan oyuncuların çok büyük yerlere gelemediğini görüyoruz. Özellikle 90 jenerasyonunun bu oyuncularında önüne geçtiğini görüyoruz. 87-88 jenerasyonunun en son basketbolumuza sunduğu isimde sizsiniz. Bu bağlamda 87-88 jenerasyonundaki isimlerin beklenilen yerlere gelememesindeki etkenler sizce nelerdir?
Kerem Özkan: aslında bu sıkıntının nedeni çok açık. Bunun tamamen tek sorunu, liglerimizdeki yabancı sayısının fazlalığı. Gerçekten bizim jenerasyonumuz milli takımlarda çok büyük işler yaptı. İyi sonuçlar elde ettik. Ancak günümüzde özellikle birinci lige baktığımızda, takımlarında ciddi anlamda süre alan oyuncu sayısı yok kadar az. Bu durum yurt dışında böyle değil. Ben mesela Sırbistan'ı çok yakın takip ediyorum, alt yapısından çıkan 18-19 yaşındaki bir oyuncuyu Eurolig'de oynatabiliyorlar. Mesela Partizan takımının kadrosunda bu tip 2-3 tane oyuncu var. Bu oyuncular oynayarak iyi yerlere geliyorlar. Ama biz burada benchte oturarak, pek bir gelişim gösteremiyoruz. Bunun sebebi dediğim gibi ülkemizdeki yabancı hayranlığından. Bu benim fikrim.

Bu sezon süre aldığın maçlarda, 3 numara pozisyonunda görev aldığını görüyoruz. İkinci ligde ise daha çok dört numara pozisyonunda, hatta çok zor durumlarda beş numara oynadığını da biliyoruz. Kerem Özkan hangi pozisyonda oynarken kendini rahat hissediyor ve o pozisyonda oynamaktan zevk alıyor?
Kerem Özkan: Ben alt yapı senelerimde genç takıma kadar, sürekli dört beş numara oynadım. Takımın gerçek uzunu ben değildim ama oradan 4 numara oynamaya bir alışkanlığım var. Beşiktaş'a geldiğim sene, genç takım antrenörüm Ufuk Sarıca sayesinde gerçek kimliğimi buldum ve forvet oynamaya başladım. Ara sıra 4 numara pozisyonunda oynatıyordu beni. Kendimi 4 numarada daha rahat hissediyorum, özellikle beni tutan adamlar benden genellikle yavaş oluyor. Bende onları kolaylıkla geçebiliyorum. Onlar içeri gömüldüklerinde ise, ben de şutu atabiliyorum. Dört numarada kendimi çok avantajlı ve daha rahat hissediyorum.

Kerem'in Beşiktaş'daki ve gelecekteki kariyer hedefleri nelerdir?
Kerem Özkan: Beşiktaş'ın alt yapısından yetişen bir oyuncu olarak, ben burayı kendi kulübüm gibi görüyorum. Beşiktaş'ı basketbol kariyerimdeki herhangi bir kulüp değil kendi kulübüm gibi görüyorum. Benim hedeflerim arasında ise, Beşiktaş'da as bir oyuncu olabilmek, takımın başarısı için daha fazla katkıda bulunabilmek ve taraftarlarımızın beklentilerine olumlu yönde cevap vermek var. Bunun içinde çok çalışıyorum.

Röportajın tamamını ise buradan okuyabilirsiniz..

Işıl'dan 4 Aylık Ara..

Galatasaray'ın ve bayan basketbolunun önemli yıldızlarından olan Işıl Alben'in, geçirdiği operasyon sonrasında yaklaşık 4 ay süre ile parkelerden uzak kalacağı açıklandı..

Kulübün resmi sitesinden yapılan açıklamada; Bakırköy Acıbadem Hastanesi’nde sol dizinden ameliyat geçiren tecrübeli oyuncunun; menisküsünün dikildiği ve ön çapraz bağlarını kuvvetlendirme operasyonu yapıldığı bildirildi. Hatırlanacağı gibi geçtiğimiz sezon sonunda sakatlık yaşayan başarılı oyuncu bu sezon başında yeniden sahalara dönmüş fakat takımının Letonya deplasmanında TTT Riga ile oynadığı karşılaşmada bu sakatlığı yeniden nüksetmişti..

Bu arada haftasonu Akatlar Beşiktaş Cola Turka Arena'da Galatasaray'ı konuk edecek olan Beşiktaş Cola Turka'da ise Fransız guard Lucie Melek Bouthors geçirdiği operasyon sonrasında yaklaşık 3 hafta parkelerden uzak kalacağı için görev yapamayacak. Derbi öncesinde iki takımında guard rotasyonundan önemli isimlerin yer alamayacak olması, iki taraf adına da karşılaşmayı daha da zor kılacak bir etken olarak görünüyor..

17 Kasım 2009 Salı

Tribün Terörü Açılımı

Dozu her geçen gün biraz daha artan ve holiganizmle birlikte saha dışından sonra içinde de ivme kazanan tribün terörü almış başını gidiyor... Aslında üzerine “elbirliğiyle” kararlı bir biçimde gidilse alınacak “radikal” çözümlerle spor sahalarını savaş alanına çeviren bu terörün önü alınabilir, hatta tamamıyla yok edilebilir bile... Son dönemde özellikle basketbol sporunun başını ağrıtan bu sıkıntının giderilebilmesi için alınması gereken tedbirler ise şöyle özetlenebilir:

1
Gözünde kahraman olmaya çalıştıkları kitlelerin yarattığı teröre gün gelip kendileri de kurbanı olabileceklerini hesaba katmayan yöneticiler, yangına körükle gittiklerinin farkına varıp tutarlı ve rakibi hedef gösteren demeçlere son vermeli.

2
Sporda şiddet yasası bir an önce uygulamaya sokulmalı ve buna paralel olarak polisin maçlarda tribünle sınırlı kalan pasif rolü saha içinde tekrar aktif hale geçirilmeli. Spor polisi birimi bir an önce oluşturulmalı ve maçlarda profesyonel birimler görev yapmalı.

3
Basketbol Federasyonu Disiplin Yönetmelikleri yeniden elden geçirilmeli. Cezai yaptırımlar ağırlaştırılmalı ve gerektiğinde hükmen yenilgi, puan silinmesi ve hatta ligden ihraç gibi seçenekler uygulamaya konmalı.

4
Salon içlerindeki seyirciler güvenlik kameralarıyla takip edilmeli. Bunun yanısıra özel güvenlik birimleri, sahaya yabancı cisim atan ve sahaya atlayan seyircilere karşı anında müdahale edebilecek düzeye getirilmeli. Sahaya giren seyirciye “ömür boyu men” ya da hapis cezaları verilebilmeli.

5
Hakemlerin, saha içi olaylarda yetkisi artırılmalı. Basketbol Federasyonu tarafından, Galatasaray-Fenerbahçe derbisinde yaşanan türde olaylar cereyan ettiğinde maçı tatil etme, seyirciyi salondan çıkarma gibi tasarruflarının tepki görmeyeceği bir ortam yaratılmalı.

6
Yönetimler, salonlar dolsun diye bedava bilet vermeyi kesmeli. Gerekirse maçlar 500 kişiye ama gerçek basketbol seyircisine oynanmalı.

Habertürk

Ayhan Hoca'dan Anlamlı Analiz..

Türk basketbolunun deneyimli antrenörlerinden Ayhan Kalyoncu, TurkBasket'te yer alan analizinde geçtiğimiz haftaya damga vuran olaylı karşılaşmaları ve basketbolumuzun sürüklendiği kaos ortamını kendi üslubu ile işte şu cümlelerle anlatmış;

Yaklaşık 30 senedir basketbolun içinde hem oyuncu, hem de antrenör olarak görev yapıyorum. Bu sezon ilk defa TRT'de yorumculuk ve elimden geldiği kadar da her hafta basketbol yazıyorum. Kendimi bildim bileli, basketbolla yatıp, basketbolla kalkıyorum. Bugün,basketbol konuşma yarışması yapılsa yanımda basketbol bilgisi ve tecrübesine saygı duyduğum bir partnerim olsun onunla günlerce hatta haftalarca hiç uyumadan basketbol konuşurum ve birinciliğe ulaşırız.

Evet bu konuda bu kadar iddialıyım. Ancak,bu sene basketbolun dışında maalesef her şey konuşuluyor. Üç Büyükler başta olmak üzere Efes Pilsen dahi basketbol dışı olaylarla uğraşmakta.

Son yıllarda sadece Merter'deki fabrikanın içindeki salona gidince aklıma bira üreten Efes Pilsen geliyor. Onun dışında Efes Pilsen denince benim gözümün önüne Türkiye'nin ve Avrupa'nın en önemli basketbol markası geliyor. İşte bu marka, sonzamanlarda yıpranıyor ve yıpratılıyor. Maalesef kendileri de bu yıpratılmaya zemin hazırlıyor. Saha dışı olaylarla uğraşmaktan basketbola dönemiyorlar ve bu büyük bütçelerle koyulan hedeflerden adım adım uzaklaşıyorlar. Efes Pilsen'in Euroleague'de 105 sayı yediği maç, hatırlamıyorum. En büyük endişem, Efes Pilsen ve Ülker Grubu'nun ileride bu kısır çekişmelerden dolayı basketboldan çekilmeleri. Yarın Ülker Grubu ben size sadece kendi aranızda oynadığınız maçlarda birbiriniz katletmek için mi, karşı seyirciyi bulamayınca oyunculara saldırmanız için mi sponsor oluyorum deyip, 'Ben yokum arkadaş'' derse, ne olacak? Ben söyleyeyim; şişirilmiş bütçeli Türkiye Belediyeler Ligi (TBL) oynamaya başlayacağız. İşte o zaman ben de dahil olmak üzere basketbol konuşabilecek adamları ve ortamı mumla değil, ''fener''le ararız.

Son olarak ikinci devre Fenerbahçe'ye acizane tavsiyem; Galatasaray seyircisinin salona gelmesine izin versin, böylece sahadaki oyunculara sıra gelmez! Herkes kendi işini yapar, oyuncular sahada basketbol oynar, seyirciler tribünde birbirleriyle ''centilmence'' savaşırlar..

Ayhan KALYONCU

16 Kasım 2009 Pazartesi

Tutku'nun Olumlu Etkisi..

Sahasında Aliağa Petkim'i 109-73 ile geçerek bu sezon evindeki üçüncü maçını da kazanan Türk Telekom'da antrenör Murat Özyer, tempolu oynayarak sonuca gittiklerini vurgulayarak özelliklede; “Uzun bir aradan sonra aramıza katılan Tutku Açık’ın performansı da takımımızı olumlu etkiledi” dedi..

Kulübün resmi internet sitesine açıklamalar yapan deneyimli coach, takım olarak çok istekli oynadıklarını ve tüm oyuncularının sayı üretmesinin memnunluk verici olduğunu söyledi..

Özyer; “İyi çalıştığımız bir hafta sonrasında yüksek tempoyla oynayarak Aliağa karşısında farklı bir skor yakaladık. Eurocup maçlarına başlayacağımız bu haftalarda, uzun bir sakatlık döneminden sonra aramıza katılan Tutku’nun takımı olumlu etkilemesi sevindirici. Ancak uzun oyuncularımızdan Kris Lang’in tam formunu yakalamışken sakatlığı yüzünden iki üç hafta aramızdan uzak kalacak olması, bizim takım olgumuzun gelişimini etkileyecek” diyerek sözlerini tamamladı.. Başkent ekibi önümüzdeki hafta sonu ise lige beklenenden çok daha iyi bir başlangıç yapan Bornova Belediyesi deplasmanına konuk olacak..

Derbiyi Azmin Zaferi Kazandı


Maçtan önce kağıt üzerinde Fenerbahçe Ülker favori görünüyordu. Ama bu tip derbilerde favori olmanın maçı kazanmaya yetmeyeceğini Fenerbahçeliler, başta antrenör Tanjevic olmak üzere, pek anlamış gibi görünmediler. Daha önce bu tip maçları çok yaşayan biri olarak, kazanmanın takım halinde bir bütün olmaktan geçtiğini hatırlatmak isterim.
Galatasaray Cafe Crown, bu maçı ancak savumasıyla kazanacağını anlamış ve ona göre hazırlanmış. Fenerbahçe Ülker karşısında çok iyi bir mücadele sergileyerek haklı bir galibiyet aldılar. Galatasaraylılar saha içinde birbirleriyle ve kenar yönetimiyle bütünleşip, savaşçı bir oyun sergilediler. Bu inançlarının ve mücadelelerinin karşılığında da kendilerinden daha güçlü olan bir takımı yenmeyi başardılar.

Fener cephesinde ise haftalardır basketbol şubesinde yaşanan çalkantıların takımı hayli etkilediği gözlendi. Bunların başında Tanjevic geliyor. Antrenörün ne yaptığını anlamakta zorluk çektik. Oyuncu tercihleri ve yaptığı değişiklikler anlaşılmaz şekilde kötü ve gereksizdi. Örneğin Milli Takım’ın uzunları olan Semih, Oğuz ve Ömer’in karşısında bir tek Cemal, hem hücumda hem de savunmada üstünlük sağladı, buna çare bulamadı. Bir de takımın en çok süre olan oyuncusu Preldzic. Bunu anlamıyorum, çünkü takımda oyunu değiştirebilecek o kadar oyuncu var ki!. Preldzic’te bu ısrar nedendir? Bunda bilmediğimiz birşeyler mi var?

İkincu uzatmada Semih’i Jasaitis tuttu ve üst üste birkaç kez top almasını engelledi. Bu da gösterdi ki Fenerbahçe, kenardan destek almadan, oyuncuların inisiyatifine göre oynuyor. Zaten Tanjevic bütün maçı oturarak geçirdi. Demek ki kazanma konusunda pek umudu yoktu.

Maçta yaşanan tatsızlıklara söylenecek söz bulmak zor. Artık bıktık!. Olmaması gereken görüntüleri salonda görmek utanç verici. Saha içindeki oyuncuların iyi niyeti olayları fazla büyütmedi ve başka gerilimlerin yaşanmasını önledi. Bu da kötü görüntüyü örten iyi bir taraftı. Çünkü bu tip olaylara Basketbol Federasyonu gerekli cezayı veriyor, yine verecektir..


Hüsnü Çakırgil- STAR

Başlıksız Yazı

Artık toplum olarak kendimize çeki-düzen vermemizin vakti geldi.

Herkes suçlu, herkes de problem var. Bana hiç kimse tüm salonunun sahaya yabancı madde atmasını anlatamaz, Kinsey'in oradan geçen bir kişiye attığı yumruğu, Nedim Karakaş'ın Kinsey yumruk yedi diye olayı anlatışını; forumlarda Galatasaray taraftarının Fener'i bilmem ne ettik şöyle yaptık böyle yaptık deyişini, Fenerbahçeli taraftarların Galatasaraylılar'ın analarının yeni kocası Kinsey deyişini kimse anlatamaz.

Dün akşam Trt 3'de Gran Canaria-Real Madrid maçının tekrarı vardı, seyredebilen seyretsin lütfen. Daha da bir şey demiyorum.

Adnan Polat Özür Dile(!)


İşte bütün olayların sebebi olan kadın. Olayları çıkaran hep erkekler diye bilinir ama arada böyle bayanlar da çıkabiliyor. 8000 den fazla kişinin olduğu bir salonda sen toplumu tahrik edecek hareketler yaparsan sonuçlarına katlanırsın. Etki-tepki meselesi, rüzgar eken fırtına biçer derler.
Bu güne kadar Ayhan Şahenk'te oynanan maçlarda yaşananları hepimiz biliyoruz. Oyuncuların başlarına atılan paralar, su şişeleri, koltuklar, Mirsat'ın, Rasim'in yaptığı hareketler, yayıncı kuruluşun insanın gözüne sokarcasına göstermesine rağmen, 1-2 milyardan fazla ceza verilmeyen kulüp, "seyirci çıkmazsa biz sahaya dönmüyoruz" gibi densiz bir açıklama yapabiliyor. Bunca zaman aynı salonda her türlü çirkefliğe rağmen sahaya çıkan, aslanlar gibi mücadelesini gösteren takımlar ahmak mı idi? Bu adamların her türlü spor müsabakasında yaptığı hep aynı, Kadıköy'de kaleciye(Mondragon) ses bombası atılır, teknik direktörün (Gerets) alnı yarılır, oyuncuların hemen hemen hepsine çeşitli maddeler atılır, yumurta, şişe, para, bayrak sopası, telefon vb. koskoca lazer makinesiyle ışık tutulur, buna rağmen kalkıp "maddeleri atanlar Galatasaray'ın kendi seyircisi" gibi saçma iddalar ortaya atarlar. Maç başından sonuna kadar her türlü çirkefliği yaparlar sonra suçu bize atıp cezayı bize yıkarlar. Açıklanacak cezalardan sonra federasyonun ne kadar taraflı olduğunu bir kez daha tüm Türkiye görmüş olacak.

Şimdi bu zihniyet kalkıp hangi yüzle Adnan Polat'tan özür bekliyor?

Geçen seneki Efes Pilsen faciasını yaşatanlar hangi yüzle Adnan Polat'tan özür bekliyor?

Halil İbrahim

Şimdide Kritik Viraj Sonrası Demeçler..

Beko Basketbol Liginde zirvedeki iki önemli randevu öncesinde takımlardan son demeçleri paylaşmıştık sizlerle. Karşılaşmalarda yaşanan tatsızlıklara pek değinmeden sadece işin basketbol kısmından açıklamalara yer verelim burada. Bir tek Fenerbahçe Ülker cephesinden bir açıklama gelmedi maç ile ilgili olarak, sanırım bugün veya yarın tüm olayları kapsayan bir basın toplantısı yaparlar muhtemelen onlar da, şimdilik bir demeç yok oyunla ilgili olarak..

İlk olarak sıralamada en yukarıdaki iki ekibin randevusundan görüşleri paylaşalım. Haftaya lider giren ve maça önemli bir taraftar desteği ile çıkan Beşiktaş Cola Turka, felaket bir yüzde ile şut attığı karşılaşmadan 84-88 mağlup ayrılarak hem liderliğini kaybetti hemde namağlup ünvanını. Siyah-beyazlılar bu karşılaşmada; 21/35 ile serbest atış, 9/33 ile üç sayılık atış attılar. Dış atışlardaki kötü yüzde yine bir nebze kabul edilebilir ama serbest atışlardan kaçırılan 14 sayı sanırım çok şeyi değiştirdi bu karşılaşmada. Beşiktaş Cola Turka Antrenörü Burak Bıyıktay ise maç sonrasında; "Efes Pilsen sert oynadı. Biz ise yeterince sertliği ortaya koyamadık. Çok faul kaçırdık. Bu tür maçlarda faul atışları belirleyici olabiliyor.." şeklinde konuştu..

Olympiakos deplasmanında farklı mağlup olarak bu maça oldukça moralsiz çıkan ama rakibinin düşük yüzdeli şut attığı karşılaşmada galibiyete uzanarak ligde averajla liderliğe yükselen Efes Pilsen'de maça damgasını vuran isim hiç kuşkusuz farkın kapandığı bölümlerde oldukça kritik sayılar kaydeden ve 4/5 ile üçlük atan Bostjan Nachbar oldu. Efes Pilsen coachu Ergin Ataman ise karşılaşma ile ilgili olarak; "Biz Avrupa Ligi'ndeki maçlar nedeniyle yorgunduk. Buna rağmen maçın başından itibaren oyunun kontrolü bizdeydi. Önemli bir galibiyet aldık.Bu galibiyetle yer değiştirdik. Üst üste derbi maçlar oynuyoruz. Haftaya da Galatasaray ile karşılaşacağız. Hedefimiz ligin zirvesinde kalmak. Rakocevic'in formsuzluğuna çözüm üretmemiz ve de top kayıplarını azaltmaya çalışmamız lazım. Beşiktaş taraftarı çok sağduyulu bir taraftar. Maç sonu gelip bana çiçek verdiler ama 20-25 seyircimizin arasına giren küfürler edip, yumruklar atan grubu ise kınıyorum" dedi..

Oldukça yüksek tansiyonlu bir mücadelenin ardından ezeli rakibi Fenerbahçe Ülker'i iki uzatma sonunda 74-72 ile geçen Galatasaray Cafe Crown adına ise; 17 sayı, 9 ribaund ile oynayan ve henüz takımdaki ilk senesi olmasına rağmen maç sonrasında en fanatik Galatasaray'lılara bile taş çıkarırcasına formasındaki armayı öpen Radoslav Rancik maçın kahramanı oldu diyebiliriz. Karşılaşmanın ardından basın toplantısında konuşan Galatasaray Cafe Crown antrenörü Okan Çevik; "Takım olarak çok iyi savunma yaptık. Haftaiçi bunun üzerinde çok çalışmıştık. Ömer Aşık, Oğuz Savaş ve Semih Erden gibi güçlü ve fizikli oyunculara sahip bir takıma karşı oynadık. Amacımız bu oyuncuları hem durdurmak hem de faul problemine sokmaktı. Bunda da başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Bir önceki hafta Banvit karşısında ribaundlarda büyük sıkıntı yaşamıştık. Haftaiçi antremanlarda psikolojik ve taktik olarak bunlara çalıştık. Karşılığını aldığımızı düşünüyorum. Yolumuza devam edeceğiz.." dedi..

Sarı-kırmızılı oyunculardan Murat Kaya; "Çok iyi bir mücadele örneği sergiledik. Özellikle pota altında rakibimizin etkili silahlarının olduğunu biliyorduk. Ancak biz çok iyi savunma yaparak rakibimizi normal sürede 56 sayıda tuttuk. Bu bizim için başarıydı. İlk uzatmanın ardından soyunma odasına gittiğimizde ciddiyetimizi korumamız gerektiğini ve henüz maçın bitmediğini konuştuk. Uzatmada da aynı şekilde mücadele ettik. Fenerbahçe Ülker gibi güçlü bir takımı yendiğimiz için mutluyuz.." derken, Evren Büker ise; "Takım savunmamız mükemmeldi. Mücadelemiz de iyiydi. Rakibimizin etkili uzunlarına karşı iyi bir direnç gösterdik. Takım arkadaşlarımla mücadelemizin karşılığını aldığımızı düşünüyorum" dedi..

14 Kasım 2009 Cumartesi

Tutku Dönüş Hazırlığında..

Bu hafta basketbol gündemimiz zirvedeki iki mücadeleye odaklanmışken önemli bir ayrıntıyı göz ardı etmemek istedim. Türk Telekom'un milli takımda olabilecek kapasite olan ama "bazı sebeplerden" dolayı milli takımda bir türlü göremediğimiz tecrübeli guardı ve ikinci kaptanı olan Tutku Açık, yaklaşık 6 aylık sakatlık döneminin ardından takımının 14 Kasım Cumartesi günü saat 16:00'da Aliağa Petkim ile Ankara Atatürk Spor Salonu'nda oynayacağı 5. hafta mücadelesinde tekrar sahalara dönüş yapacak..

Kulübün resmi sitesine açıklamalar yapan deneyimli oyuncu, geçtiğimiz hafta Beşiktaş Cola Turka karşısında alınan farklı mağlubiyetin ardından yeniden çıkışa geçmek adına Aliağa Petkim karşılaşmasının önemini vurgularken; “Yenilmek önemli değil ama biz çok kötü oynadık. Bunu kabullenemedik. Sahamızda taraftarlarımızla kenetlenerek alacağımız güzel bir galibiyet moralimizi düzeltecektir. Lig uzun bir maraton. Önemli olan sonunu iyi getirebilmek. Evimizde hiç kaybetmeden hedeflerimize bir bir ulaşacağımıza inanıyorum” dedi.

Sakatlığı yüzünden tam 6 aydır potalardan uzak kaldığını ve çok sıkıntılı günler geçirdiğini de sözlerine ekleyen tecrübeli isim; “Daha tam hazır değilim ama bol bol çalışıp maç oynadıkça, forma girecek ve daha yararlı olacağım” diyerek sözlerini tamamladı..

Kritik Viraj Öncesi Son Demeçler..

Beko Basketbol Liginde kritik bir haftaya girerken, haftanın en önemli iki mücadelesi öncesinde taraflardan son açıklamalar geldi. Beşiktaş Cola Turka - Efes Pilsen mücadelesi zirvedeki iki takımın dev mücadelesine sahne olacakken, Galatasaray Cafe Crown - Fenerbahçe Ülker maçı ise ezeli rekabetin büyüsünü Abdi İpekçi Arena'nın parkelerine taşıyacak. İşte nefes kesecek bu iki zorlu randevu öncesinde tarafların son görüşleri;

Beşiktaş Cola Turka Antrenörü Burak Bıyıktay, Efes Pilsen maçı öncesinde yaptığı değerlendirmede; “Efes Pilsen’in kadro kalitesi ortada. Kaybetmelerine rağmen Olympiakos maçında da çok iyi mücadele ettiler. Evimizde iki taraf için de zorlu bir maç olacak. Biz kazanmak için elimizden geleni yapacağız. Taraftarlarımızın da bu maçta bizleri yalnız bırakmamasını bekliyorum” dedi.

Efes Pilsen Genel Menajeri Engin Özerhun, Beşiktaş Cola Turka ile son olarak Teknosa Türkiye Kupası’nda karşılaştıklarını hatırlatırken; “Olympiakos ile zorlu bir maç oynadık. İlk yarıda istediklerimizi yaptık ancak ikinci yarıda top kayıpları, hücum ribaundları ve hakemlerin de kolay faul çalması ile birlikte sahadan yenik ayrıldık. Beşiktaş Cola Turka ligde lider durumda ve başarılı sonuçlar aldılar. Son olarak Türkiye Kupası’nda rakibimizle karşılaştık ve zorlu maçı kazandık. Beşiktaş Cola Turka maçından galip ayrılmak istiyoruz” dedi.

Galatasaray Cafe Crown antrenörü Okan Çevik, Fenerbahçe Ülker derbisi ile ilgili olarak yapmış olduğu açıklamada; "Sonuçta bu karşılaşmanın Galatasaray camiası açısından ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Bu bilinçle de hazırlıklarımızı yapıyoruz. Seyirci avantajımızı da kullanmak istiyoruz. Yeni kurulan bir takım olmamıza rağmen mücadele ve basketbol seviyemiz her geçen gün yükseliyor. Takım içerisinde rolleri oturtmak zaman alıyor. Kaldı ki sezon başından bu yana sakatlık ve Milli takımlardaki oyuncular nedeniyle tam kadro çalışamadık. Kepez Belediyesi maçından bu yana tam kadro durumdayız. Bu nedenle zamana ihtiyacımız var. Zorlu Banvit deplasmanında ufak nüanslarla maçı kaybettik. Deplasman karşılaşmalarının zorlu olduğunu bildiğimiz için evimizdeki bütün maçları kazanmak istiyoruz. Futbol maçlarının da olmadığı bir haftada herkesin bu maçı izleyeceğinin bilincindeyiz. Abdi İpekçi Spor Salonu'nun dolacağına inanıyorum" dedi.

Fenerbahçe Ülker Şube Sorumlusu Nedim Karakaş, deplasmanda oynayacakları Galatasaray Cafe Crown mücadelesine değinirken; "Herşeyden önce Fenerbahçe ile Galatasaray'ın büyüklüklerine yakışan bir mücadele olacağına inanıyorum. Her branşta olduğu gibi basketbolda da rakibimizi yenme arzusundayız. Biz bu hafta Galatasaray'a misafir olacağız. Amacımız bu deplasman maçından iyi sonuçla dönmek olacak. Futbol karşılaşmalarının olmadığı bir haftaya bu maçın denk gelmesi de basketbolu ön plana çıkartacaktır. Gerginlikten uzak bir maç olmasını diliyorum. Ayrıca biz diğer takımlardan geride geliyoruz. Beklenmedik şansızlıklar yaşadık. Mirsad Türkcan'ın sakatlığı, Willie Solomon'un ilişkisinin kesilmesi ve Emir Preldzic'in de hastalanması bizim beklediğimiz basketbolun oynanmasına izin vermedi. Ama biz bunların üstesinden geleceğiz. Montepaschi Siena maçındaki oyunumuz da son derece başarılıydı" açıklamasında bulundu..

13 Kasım 2009 Cuma

Avrupa'dan Birkaç Sıcak Gelişme..

Avrupa Basketbolundan birkaç sıcak gelişmeyi paylaşayım. İlk olarak bir istifa haberi. Ülkemizde de oldukça önemli başarılar kazanmış ve geçtiğimiz Avrupa Şampiyonası'nda Hırvatistan milli takımının başında yer alan deneyimli coach Jasmin Repesa'nın bu görevinden ayrıldığı duyuruldu. Avrupa Şampiyonası'nı 6. sırada tamamlayarak önümüzdeki sene ülkemizde yapılacak Dünya Şampiyonası'na katılma hakkı kazanan Hırvatistan'ın yeni antrenörünün kim olacağı ise henüz belirlenmedi..

Avrupa'nın en önemli guardlarından olan ve yaşadığı sakatlıklar yüzünden son dönemde parkelerden bir hayli uzak kalan Litvanya'lı guard Arvydas Macijauskas, Yunan ekibi BC Olympiakos'tan ayrıldı. Daha önce; Neptunas, Lietuvos Rytas, TAU ve New Orleans Hornets formaları da giyen "Kalashnikov" lakaplı oyuncunun eski takımı Lietuvos Rytas'ın antrenörü Rimas Kurtinaitis, deneyimli oyuncuyu yeniden kadrolarında görmeyi umduğunu söyledi. Bakalım bu konuda gelişmeler nasıl olacak..

Yunanistan Ligi ekiplerinden Olympia Larissa, NBA patentli şutör guard/forvet Devin Green (fotodaki) ile sözleşme imzaladı. 2005 yılında draft edilmeden Los Angeles Lakers kadrosuna katılan ve ertesi sene NBDL takımlarından Los Angeles D-Fenders forması giyen 27 yaşındaki ve 2.01 boyundaki Green, daha sonra; 2007 yılında RheinEnergie Köln forması ile Avrupa'ya adım atmıştı. İtalya'da Teramo Basket forması da giyen başarılı oyuncu geçtiğimiz sezonu Belçika'nın Base Oostende takımında geçirdi. Ardından Dnipro takımında da kısa bir süre forma giyen Green, bu sezon başında Minnesote Timberwolwes kadrosunda NBA Yaz Liginde şansını denedi fakat NBA'e adım atamadı ve yeniden Avrupa'ya dönmüş oldu..

Son olarakta ülkemizden bir haber. Sezona beklenenden daha iyi bir başlangıç yapan Bursa temsilcisi Tofaş, ABD'li forvet Brandon Kyle Bowman ile anlaşma sağladı. 25 yaşındaki ve 2.04 boyundaki Georgetown mezunu oyuncu geçtiğimiz sezonu Alman Ligi ekiplerinden Telekom Baskets Bonn'da geçirmiş ve bu takımda forma giydiği 46 karşılaşmada; 14.3 sayı, 5.5 ribaund, 1.3 asist ve 1.0 top çalma ortalamaları ile mücadele etmişti..

Ligin Zirvesinde Kritik Hafta..

Beko Basketbol Liginde oldukça kritik ve çekişmeli maçların yaşanacağı bir haftaya giriyoruz. Haftanın tansiyonu en yüksek mücadelesinde Galatasaray Cafe Crown ile Fenerbahçe Ülker, Abdi İpekçi Arena'da kozlarını paylaşırken, namağlup zirvede yer alan Beşiktaş Cola Turka ile Efes Pilsen'in zorlu randevusuna ise Akatlar BJK Cola Turka Arena ev sahipliği yapacak..

15 Kasım 2009 Pazar günü saat 19:00'da başlayacak olan Galatasaray Cafe Crown - Fenerbahçe Ülker derbisinin iki takım için de önemini vurgulamaya gerek yok sanırım. Özellikle olaylı geçen son iki futbol maçının ardından iki camia açısından da bir hayli gergin geçmesi muhtemel bir mücadele olacak. Engin Kennerman, Ahmet Ersan Ergüler ve Ziya Özorhon hakem üçlüsünün yöneteceği karşılaşmanın biletleride Biletix'ten satışa sunuldu. Büyük bir bölümü şimdiden tükenen biletlerin satış fiyatı ise; Tribün 7 TL, Saha İçi 12 TL olarak belirlendi. Galatasaray taraftarları tek bilet ile ayrıca saat 16:30'da başlayacak olan Galatasaray - Kocaeli B.Ş.B. Kağıtspor, Bayanlar Basketbol Ligi maçını da izleyebilecekler. Karşılaşma ayrıca Spormax kanalından da naklen yayınlanacak. Ligde geride kalan 4 hafta sonunda 2 galibiyet 2 mağlubiyet elde eden Galatasaray Cafe Crown averajla yedinci sırada yer alırken, 3 galibiyet 1 mağlubiyeti bulunan Fenerbahçe Ülker ise averajla beşinci sırada yer alıyor. Bu arada yapılan protokol gereği Fenerbahçe Ülker taraftarı bu maçta salona alınmayacak diye de not düşelim..

Lider Beşiktaş Cola Turka ile ikinci sıradaki Efes Pilsen'in zorlu mücadelesi ise 15 Kasım 2009 Pazar günü saat 15:00'de başlayacak ve Murat Biricik, Mehmet Serdar Ünal ve Turgut Işık hakem üçlüsü tarafından yönetilecek. Spormax kanalından da naklen yayınlanacak olan karşılaşmanın biletleride Biletix'ten satışa sunuldu. Geçtiğimiz hafta oynanan Türk Telekom maçına göre çok daha fazla ilgi gören karşılaşmanın bilet fiyatları; Tribün 10 TL, Bench Arkası 40 TL ve Protokol 60 TL olarak belirlendi. Bilet satışlarının yüksek olması nedeniyle siyah-beyazlıların genelde boş olan pota arkasındaki portatif tribünü de kurduğu belirtildi. Ligde oynadığı 4 karşılaşmayıda kazanan Beşiktaş Cola Turka zirvede yer alırken, Efes Pilsen ise 3 galibiyet 1 mağlubiyet ile averajla ikinci sırada yer alıyor. Bu arada yaklaşık bir ay önce Teknosa Türkiye Kupası eleme grubu maçında karşı karşıya gelen iki ekibin o mücadelesini Efes Pilsen 81-80 ile kazanmayı başarmıştı. Beşiktaş Cola Turka'da sakatlığı süren Engin Atsür bu maçta oynayamayacak. Efes Pilsen'de ise çalışmalara başlayan ancak dün Olympiakos karşısında da forma giymeyen Preston Shumpert'ın durumu maç saatinde belli olacak..

11 Kasım 2009 Çarşamba

Avrupa'da Transfer Sürüyor..

Avrupa Liglerinde transfer rüzgârları esmeye devam ediyor. Beşiktaş Cola Turka'nın Euro Cup'ta ki rakiplerinden olan Alman ekibi Telekom Baskets Bonn, sakatlığı nedeniyle bir süre takımdan uzak kalacak olan ABD'li forvet Vincent Yarbrough'un yerine NBA patentli guard/forvet Ronald Dupree (fotodaki) ile anlaştı. 2003 yılında draft edilmeden Chicago Bulls forması ile NBA'e dahil olan 28 yaşındaki ve 1.99 boyundaki oyuncu sırası ile; Chicago Bulls, Detroit Pistons, Minnesota Timberwolwes ve Seattle Supersonics formaları giymişti. 2008 yılından itibaren NBA D-League takımlarından Tulsa 66ers ve Utah Flash formaları giyen deneyimli forvet, böylelikle ABD dışında ilk kez görev yapacak. Bu arada Alman ekibinde ayrıca forvet Alex King ve pivot Tim Ohlbrecht'inde sakatlıkları bulunuyor..

Brezilya'lı guardları Marcelinho Huertas'ın sakatlanmasının ardından transfer çalışmalarını hızlandıran İspanyol ekibi Caja Laboral, ABD'li guard Sean Singletary ile anlaşma sağladı. 24 yaşındaki ve 1.83 boyundaki Singletary, 2008 yılında Sacramento Kings tarafından 2. tur 48. sırada draft edilmiş, daha sonra da Phoenix Suns'a takas edilmişti. Suns forması ile 13 maça çıkan genç oyuncu daha sonra Charlotte Bobcats ile takas edildi. Bobcats forması ile 24 maça çıkan Singleton, son olarak D-League takımlarından Sioux Falls Skyforce forması giyiyordu..

Ülkemizde Fenerbahçe Ülker forması da giyen ABD'li atletik forvet James White, Türk Telekom'un Euro Cup'taki rakiplerinden olan Rus ekibi Spartak St. Petersburg ile sözleşme imzaladı. Rusya Ligine oldukça kötü bir başlangıç yapan ve oynadığı ilk 4 karşılaşmayıda kaybeden Spartak Saint Petersburg forması giyecek olan White, geçtiğimiz sezonu D-League takımlarından Anaheim Arsenal'de geçirmişti. D-League'de; 25.9 sayı, 5.1 ribaund ve 2.5 asist ortalamaları ile mücadele eden 27 yaşındaki ve 2.01 boyundaki deneyimli forvet, daha sonra 7 maçlık kontrat ile Houston Rockets'a imza atmış ve 2.0 sayı ortalaması yakalamıştı..

Son "Kurban" Childress..

Tüm Dünya'yı kasıp kavuran Domuz Gribi'nin son kurbanı BC Olympiakos'un NBA patentli forveti Josh Childress oldu. Yapılan açıklamada; Childress'ın dün yapılan kontrollerinde vücudunda H1N1 virüsüne rastlandığı ve doktorlar tarafından gözetim altında tutulan yıldız oyuncunun tedavisine hemen başlanıldığı ifade edildi..

Bu gelişmelerin ardından Josh Childress'ın 12 Kasım Perşembe günü Efes Pilsen karşısında oynayamayacağı açıklanırken, deneyimli oyuncunun 10 veya 15 gün basketboldan uzak kalabileceği belirtildi. Hatırlanacağı gibi Pire ekibinde geçtiğimiz haftalarda da Sofoklis Schortsanitis ve Kostas Papanikolaou domuz gribine yakalanmıştı..

8 Kasım 2009 Pazar

BT Dosyası 2{Kemal Erdem Hamamcıoğlu}


Bogdan Tanjevic'le ilgili yazının 2. bölümüne bir türlü geçemedim. Ve nihayet geçiyorum.

Site NBA ağırlıklı olunca sabah-akşam NBA haberleriyle uğraşıp duruyoruz araya Pre Season maçlarıda girince yazının hazırlanma tarihide maalesef sarkmış oldu.

Neyse dönelim biz Bogan Tanjevic'e ve bu noktadaki ilginç durumlara.

Bir önceki yazıdaki iddiaların bir çoğunu herkes biliyor bazılarını ise bilmeyenler vardı. İşin içinde olan insanların da pek şaşırmadığı iddialardı. Biz bu iddialara (aslında bunlar iddia değil gerçek) asla cevap alamayacağız.

Etik olarak ''Önce konunun muhattaplarıyla konuşman lazımdı..'' diyenler oldu. Konunun muhattapları konuyla ilgili konuşur mu diye soran olmuyor. Ne Federasyon cephesinden ne Fenerbahçe cephesinden bu iddialara tek bir cevap gelmez. İnsanlar asla aydınlatılmaz. Siz Federasyonun ya da bu tip konularda konunun muhattaplarının ne zaman cevap verdiğini gördünüz ?

FENERBAHÇE'NİN PARALARI BABANIZIN CEBİNDEN Mİ ÇIKIYOR ?

Aydın Örs, Fenerbahçe'deki son senesinde net 160.000 dolar almıştı. Ülker'le yapılan birleşme sonrasında yönetimin ''Maaşında düzeltme yapalım.'' önerisine ''Hayır'' cevabı vermiş ve para konusunu kapatmıştı. Yani bir adam düşünün ki maaşına zam yapılıyor ama adam bunu kabul etmiyor. İşte Aydın Örs bu adar büyük bir Fenerbahçeliydi. Her şeyden önce adamdı ..

Bogdan Tanjevic'e ise Fenerbahçe Örs'ün aldığının 10 katı para veriyor. Evet yanlış duymadınız. Örs, 160.000 dolara sezonu tamamlarken, Tanjevic ise yıllık 1 milyon euroya anlaşıyordu. Aradaki uçurumun farkında olmamak için gerizaklı olmak lazım.

Bakın bu çok önemli bir konu. Es geçilecek bir konu değil. Ülker'le birleşiyorsun, sana sıcak para akışı oluyor haliyle sen 160.000 dolara takımı çalıştıran oldukça da başarılı bir Coach'un yerine, Federasyonun icazetleriyle ya da icazet demeyelim Federasyonun hatrına 1 milyon euroluk külfetin altına giriyorsun.

'Belge belge belge' diyenler gidin kardeşim kulübün kapısına hesabını sorun. Şayet bu para olayında bir yanlış varsa kapı gibi kontratlar kasada duruyordur, mali bilançolar orada duruyordur aksini ispat ederler.

Aydın Örs ve Tanjevic arasında ne fark var ? Örs adam gibi adamdır, kariyer olarak daha başarıldır, kimsenin adamı değildir. Tanjevic de tam aksi yönde biridir. Örs'le devam etsen Tanjevic'in aldığının yarısından azına imza atardı. Yani seni kaba taslak 500.000 euroluk ya da bunun üzeri bir külfetten kurtarırdı.

Fenerbahçe'de basketbol takımı bakın nasıl yönetiliyor deyince de kızıyor bazı arkadaşlar .. Aziz Yıldırım ki bana göre Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi Başkanıdır nasıl oluyorda Mahmut Uslu'ya bu kadar tahammül ediyor işte bunu bir türlü anlayamıyorum. Hani Aziz Başkan'ın, Örs'ü tekrar getirmeyi planladığını sağlam kişilerden duymasak ''Eyvallah'' diyeceğiz de yahu Başkan sen de her şeyin farkındasın da neyi bekliyorsun ? Nedir seni darbe yapmaktan alıkoyan ?

Fenerbahçe'nin bu anlamdaki iç işlerini bir kenara bırakalım da gelelim yine Tanjevic konusuna.

Merak ettiğim ve insanların artık merak ettiği şeyler var buna birileri cevap verse de hepimiz rahatlasak. Ben demiyorum ki nbaturka.net sorsun konunun muhattapları cevap versin. Neresi olursa olsun internet üzerinden, yazılı ya da görsel medyadan herhangi bir yerden bazı şeylerin cevabını verin ;

-Vidmar transferinde kulübün kasasından ne kadar çıktı ? Net bir şekilde koyun ortaya belgeyi gösterin.

Daha önemlisi ;

-Vidmar'ın kontratında ''Oyuncu başka takıma kiralık olarak dahi gitse Fenerbahçe sözleşmedeki parayı oyuncu takımda oynuyormuş gibi ödemekle yükümlüdür.'' gibi bir madde var mı ? Varsa bu madde niye konulmuştur ?

Yani Vidmar'a şartlar ne olursa olsun ''garanti para'' ayrıcalığı tanındı mı ?

Tanjevic, kontratına tazminat koydurdu mu ? Eğer koydurduysa bu meblağ 5 milyon euro gibi uçuk bir rakam mıdır ?

Bunlar çocuk oyuncağı falan değil. Söz konusu konular ''Haa'' deyip geçilecek konular değil. Bu ülkede 300-400 liraya ev geçindirmeye çalışan insanlar var. Sen Tanjevic'lere milyon eurolar yedirip bir başka branşında 50 liraya bilet çakmaya gelince çakıyorsun ama !!!

Sayın ! Tanjevic, Milli Takımlar kampında Fenerbahçe'den bazı oyuncularına müthiş takıntılı bir şekilde azarlama operasyonları yaparken Efes Pilsenli oyunculara öz evladı gibi davranmasıda insanın aklına başka başka şeyler getiriyor.

TANJEVIC, KEREM OLAYINDA 'ARABULUCU' OLMAYA MI KALKTI ?

Kerem'in doping olayı patlak verdikten sonra yaşanan gelişmeler herkesin malumu zaten. Peki Tanjevic bu süreçte ne yaptı ?

Tanjevic'in, Kerem'in cezasının 1 yıldan fazla olmaması için yoğun çaba sarfettiği ve dün alınan karara göre mutlu olduğu da malum. Tanjevic, neden Kerem konusunda oyuncunun alacağı cezanın asla ve asla 2 yıl olmamasını istedi ? 2 sebep olabilir ;

1- 2010 için oyuncuyu kullanma amacında (ki böyle bir şey de nasıl olacaksa artık .. Tamamen tahminimdir tahkime gidilir ceza 6 aya iner olay böylece kapanır.)
2- Efes Pilsen'e şirin gözükmeye çalışıyor.

Niye şirin gözükmeye çalışıyor bilemem ama akıl yürütebilirim. Fener'den gidersem Efes'e kapak atabilir miyim düşüncesi olabilir. Ki Tanjevic'in Türkiye'de çalıştırmak istediği ilk takım Efes'ti lakin Efesliler uyanık sallamadılar, Fener mağdur çünkü Uslu'nun kanına girmek kolay.

Bana yüreği yeten bir Fenerbahçe Ülker temsilcisi Barca maçı sonrası soyunma odasında yaşananları anlatsın. Yüreğiniz yetiyorsa Mirsad ve Tanjevic arasında Barca maçı sonrası yaşanan tartışmaları bir anlatın bakalım. Soyunma odasında Giricek isyan etti mi etmedi mi bir çıkın konuşun bakalım. Giricek bu takıma gelirken Tanjevic var diye geldi adam şimdi bin pişman geldiğine. Tanjevic'i seven sayan ve inanan bir tane bile oyuncu yok.

Oyuncular, Tanjevic'ten zerre haz almazken, soyunma odalarında artık soğuk rüzgarlar eserken, Tanjevic'in abuk subuk sözleri oyuncuların moralini bozarken siz bu takımdan bir şeyler bekliyorsunuz ha ?

İddia ediyorum aksini ispat edecek varsa da buyursun gelsin sabaha kadar konuşalım ;

Fenerbahçe'de bu sezon bir milad olacaktır. Oyuncular kazan kaldırmıştır ve ya oyuncular kazanacaktır bu savaşı ya da Tanjevic. Oyuncuları da asla suçlamayın köküne kadar haklılar. Ben oyuncu olsam maç sonu sıcağı sıcağına bana 's.ktir' çeken adamın alnını karışlarım. Bu çocuklar altın gibi çocuklar ki böyle bir Coach'a rağmen hala sessiz bir şekilde bekliyorlar.

Geçen sezonun ortasında takıma katılan Solomon'ı yanına çağırıp ''Benim sistemimde yerin yok, play-off'lar öncesi taraftarın gönlü olsun diye seni getirdiler..'' dersen o Solomon da şapkadan tavşan falan çıkartmaz. Solomon'ı zaten Tanjevic'in değil yönetimin isteyip getirdiğini herkes biliyor.

Bu yazılık bu kadar diyorum devamını önümüzdeki haftalara bırakıyorum ..

KEMAL ERDEM- NBATURKA

Seimone Augustus Kalıyor..


Gsbasket.org'dan Önder Çiçekoğlu'nun, ki kendisi Galatasaray Bayan Basketbol Takımı'na çok yakın bir isimdir, verdiği habere göre Seimone Augustus ile önümüzdeki sezon için sözleşme imzalanmış. Hayırlı uğurlu olsun diyelim biz de buradan, onu tekrar Türkiye'de seyretmek güzel olacak. Yabancılarıyla uzun süre birlikte olma alışkanlığı kazanmışa benziyor Galatasaray Bayan Basketbol takımı, darısı Erkek Takımı'nın da başına. :)

Hatırlayacak olursanız Augustus WNBA'de sezon başında bir sakatlık geçirmiş, ve WNBA sezonunu geri kalan kısmı ile Avrupa sezonunun tamamını kaçırmıştı. Bu sezon sakatlanana kadar oynadığı 6 maçta 21 sayı ortalama ile oynayan Augustus, Galatasaray'ın geçtiğimiz sezon kazandığı Eurocup'da da kuşkusuz en büyük pay sahibi idi.

BT Dosyası 1{Kemal Erdem Hamamcıoğlu}


Fenerbahçe, Efes Pilsen'e gecenin önemli maçında 81-74 kaybederek Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı kaybediyor. Buraya kadar anormal bir durum yok.

Bir takım maç kaybeder kupa kaybeder her kupayı alacak her maçı kazanacak halin yok. Mantığa aykırı bu olay. Fakat alabileceğin maçları dahi veriyorsan orada sıkıntı var demektir. Bu kadar kaliteli kadrodan bu kadar kötü randıman almakta ayrı bir başarı ister. Aydın Örs, ayak oyunlarıyla gönderildiği gün göreve Tanjevic geldiğinde o zaman başka bir site sert bir yazı yazmış ve dönen dolapları bir bir açıklamıştım. O dönemlerde Örs'ün gidip, Tanjevic'in geleceğini de daha Kasım ayında yazmıştım. Aylar sonra yazdığım senaryo takır takır işledi.

Biz bu kirli işleri yazarken ki o zamanlar ''Aman Örs olayını fazla kaşıma ekmeğinden olursun ..'' sözlerini de çok duyduk. Kimsenin ekmeğinden olduğu yok hayat devam ediyor. Tanjevic konusunda yazdıklarımdan sonra bir çok mail gelir ya da yazılarıma çeşitli yerlerde yorumlar yapılır. Kıt akıllı insanlar çıkar akıllarınca dalga geçerler.

En basitinden Mirsad olayının perde arkasını haber yaptığımızda Tanjevic'in, Mirsad'a, İspanya'da takım bulma mevzu geçtiğinde buna tepki koyanlar oldu. Hatta bazı gerizekalılar akıllarınca dalga geçmeye bile kalktı. Ben de diyorum ki Mirsad 2 kere açıklama yapmak istediğinde bunu engelleyen yönetime bir sorun neden engelledi ? Neden Mirsad'a cevap hakkı kullandırılmadı ? Efes'in doping skandalında Başkan Aziz Yıldırım hangi gazeteciye ''Mirsad olayını deşme fazla illa bir şey yazacaksan bizim açıklamalarımızı yaz.'' dedi ? Ya da bunu neden dedi ?

Konudan sapmayalım ciddi sıkıntılara gelelim ;

-Sayın Tanjevic'in, Mirsad için İspanya'da takım çalışması yapmasının nedeni ne ?

-Vidmar'a kaç para verildi ? Bu para verilirken herhangi bir komisyon payı oldu mu ?

Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel, İstanbul'a getirip balık yedirdiği Amerikalı siyahi Coach'la her konuda anlaşıp parada anlaşamayınca Tanjevic'le devam edip neden Fenerbahçe'ye yamadı ve bu olayı en az benim kadar bildiği halde Mahmut Uslu hangi ahlaki değerle bu olaya alet oldu ?

Amerikalı siyahi Coach'u bir kenara bırakalım .. Gelelim Tanjevic'e . Tanjevic de en az Demirel kadar çakaldır. Zira FIBA Başkanlığına oynayan Demirel'i, ''Ben Fenerbahçe'den kovulursam FIBA Başkanlığı için yaptığım lobi desteğini geri çekerim.'' diye tehdit edip ne yaptı ne etti Fenerbahçe'nin başında kaldı.

Bu oyuna alet olan Mahmut Uslu'yu ayrı bir yere koymak lazım. Fenerbahçe'deki kararları bakın kimler alıyor ;

-Oktay Mahmuti ile bu yaz anlaşıyorsunuz. Oktay Hoca GS'ın teklifini bu nedenle geri çeviriyor çünkü adam Fener'e gelmek istiyor. Ama siz son anda Oktay Hoca'ya verdiğiniz sözü yiyorsunuz ve cayıyorsunuz.

Neden ;

-Tanjevic, kovulmayı gururuna yediremeyip Turgay Başkana gidiyor ve yukarda yazdığım sözleri söylüyor ''Ben Fenerbahçe'den kovulursam FIBA Başkanlığı için yaptığım lobi desteğini geri çekerim.'' .. Turgay Demirel, Uslu'ya rica ediyor, Uslu bir şekilde Aziz başkanı ikna ediyor ve Tanjevic kalıyor.

Tanjevic geçen sene Mirsad'a diyor ki play-off'lar öncesi ''Seni takımda istemiyorum..'', Tanjevic, Mrsiç'e diyor ki ''Senin kaderin benim elimde olsa bu takımdan çoktan giderdin.'', Tanjevic, Ömer'e diyor ki ''Seni aslında düşünmüyorum ama yöneticiler kalmanı istiyor.'' .. Bu oyuncular çıkıp bunları dillendiremiyor zira nasıl dillendirsinler ? Adamlar ekmek paralarını kazanıyorlar. Ama rahatsız herkes ve herkesin bir güvercini var uçsun da insanları doğruyu göstersin diye kullandığı .. Oğuz Savaş bir maç sonrası ağlıyor sinirinden çünkü çok iyi oynarken kenara çekiliyor ve Tanjevic'e bunun nedenini sorduğunda ''Sen kalıplı bir uzunsun benim anlayışımda senin gibi uzunların süreleri çok fazla olmaz.'' .. Tanjevic, oyuncuları takıma küstürmüş durumda biz bu takımdan bir şeyler bekliyoruz.

Oyuncuların idmanlarda tekdüze çalışma ritminden rahatsız olduğunu herkes biliyor artık. Oyuncular, Coach'a rahatsızlıklarını dile getidiğinde ağzı bozuk olduğu bilinen Tanjevic'in, ''s.ktir'' çektiğini de biliyoruz.

Daha bunun Milli Takımlar kampında yaşananlar ve orada bizzat görevli olan arkadaşların bizleri söylediği olaylar var ki o ayrı bir konu olur.

Tanjevic, Türk Basketbolu için kara bir lekedir. Ve bu lekeyi Fenerbahçe'ye bulaştıranlar da derhal istifa etmelidir.

Yazının 1. bölümünü burada tamamlıyorum. Çok yakında Tanjevic'le ilgili bilinmeyen sır gibi olayların 2. bölümü de nbaturka.net de olacak.

NBATURKA-Kemal Erdem HAMAMCIOĞLU

7 Kasım 2009 Cumartesi

Beşiktaş, Bu Fırsat Kaçmaz

Futbol takımıyla hüsran yaşayan Beşiktaş salonda bir parça itina gösterilirse neler yapabileceğinin farkında mı acaba? Malum, ülkenin en güçlü iki takımı sezon öncesi birbirine girdi. Lige de öyle müthiş başlamadılar.
Beşiktaş ise, kurduğu kadro ve kullanma şekliyle parkeleri şenlendirecek gibi. Yıllardır şampiyonluk yaşamayan kulüp aslında son birkaç sezonda zaman zaman taraftarı heyecanlandıran işler çıkardı.

Yanlış mı hatırlıyorum, bir dönem Akatlar her maçta hıncahınç dolmuyor muydu?

O dönemin yayıncısı NTV sırf bu seyirci atmosferi için her maçlarını canlı yayınlıyordu.

Bir bakıma seyircisi olan takım televizyon için takip edilesi bir ürün haline dönüşüyordu.

Sahi, o seyirciler nereye kayboldu?

Tam istim üzerindeyken, bazı oyuncuların alacak meselesi yüzünden kulübü terk etmesi, koçların birinin gelip birinin gitmesi ile takımın dengesi bozuldu.

Önce paralarını tahsil edemeyen yabancılar gitti (bazıları kulübü mahkemeye verdi), sonra ödediği bilet parasının karşılığını alamayan seyirciler... Bu sporun ihtiyaç duyduğu izleyici kitlesinin böyle iniş çıkış yaşayan bir takıma sadık kalması beklenemezdi. Şimdi hazır futbol takımı kötü gidiyor, kış şartları zorluyorken, o küskün seyirciyi toplamak pekala mümkün...

Geçen yıldan iskeletini büyük ölçüde korumuş ve kriz şartlarında ekonomik ölçülerde iyi takviye edilmiş bir takım var.

Sezona etkileyici bir başlangıç yaptılar. Önlerinde arka arkaya oynanacak Telekom ve Efes maçları var. Alınacak iki galibiyet büyük avantaj getirecek. Genel resme göre, Efes ve Fener'in sorunlu, Telekom ve Galatasaray'ın da istikrarsız görüntüleri ortadayken, normal sezonu birinci bitirmemek için hiçbir sebep yok. Bunu sağlayabilirlerse play-off serisinde Efes ile Fenerbahçe Ülker'in eşleşmesi işten bile değil, bu olasılığı hiç yabana atmayın. Direkt final oynama şansınız yüzde elli artıyor. Şampiyonluk ise hüner gerektiriyor.

Geçen yıllara oranla kulübü zorlamayacak bütçelerle kurulmuş takımın başarısı önündeki tek engel oyuncu maaşları...

Kulüp, futbolun yanında civciv gibi kalan basketbol takımının oyuncu ödemelerini düzenli yapsın, o takım iyi basketbol da oynar, sezonu da birinci bitirir. Seyirci Akatlar'ı yine doldurur, televizyon yine o maçları yayınlar, sponsor desteği de artar. Öyle olunca final de gelir, belki yıllardır hayal edilen şampiyonluk da..

Böyle işlerin ters gittiği bir dönemde basketbol takımı ilaç gibi gelir Demirören'e..
Okay Karacan- ZAMAN