BIY AD

8 Haziran 2009 Pazartesi

Mustafa Özben Röportaj



Türkiye’nin en önemli anonsçusu Mustafa Özben, hem de tartışmasız olarak. Ülke olarak pek de iyi olamadığımız basketbol anonsu, modernce saha içi spikerlik hizmetleri, konusunda Mustafa Abi diğer anonsçulardan ayrılıyor. Onu diğer anonsçulardan ayıran şeyin sesi olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Atalarımıza sonsuz saygım vardır, güzel laflar ederler; onlardan bir tanesinde de diyorlar ki “Her işin başı çalışmak.”. Ne de güzel söylemişler canına yandıklarım, en alakasız bir iş gibi görünen anons meselesinde dahi çalışmak birinci kural. Nasıl mı, buyurun Mustafa Özben’e kulak verelim…

Alperen Kaplan: Mustafa Abi ilk olarak teşekkür edeyim size isteğimizi kırmayıp bu röportajı gerçekleştirebilme fırsatını bize sunduğunuz için. Ayrıca biliyorsunuz ki bu röportaj benim için apayrı bir anlam ifade ediyor, kendi mesleğimde Türkiye’nin en iyisisiniz ve ben şu an sizinle karşı karşıyayım, benim için az evvel de belirttiğim üzere çok hoş bir deneyim olacak.

Mustafa Özben: Güzel sözlerin için teşekkür ederim Alperen, bana yapmış olduğun tartışmasız en iyi yakıştırması gerçekten de güzel. Umarım keyifli bir söyleşi olur.

A.K: Sorularımıza başlayalım isterseniz. Bu işe nasıl başladı Mustafa Özben, ne zaman başladı ve buralara nasıl geldi, hangi üniversite mezunusunuz? Tek sefer için çok soru sorduğumun farkındayım son bir tanesi ile bitirelim. Bir anonsçu nasıl ilerleyebilir mesleğinde?

M.Ö: Bu işe bundan takriben yedi sene önce başladım ve o gün bugündür bu işi yapıyorum, zevk alarak... Efsane Chicago Bulls takımı ile birlikte merak salmıştım anons yapmaya, o takımın maçları esnasındaki anonsları dinleye dinleye sevdim şimdiki işimi. Boğaziçi Üniversitesi mütercim tercümanlık bölümü mezunuyum.

A.K: O bildiklerinize geçmeden önce bu mesleği severek mi yapıyorsunuz onu öğreneyim sizden, sonrasında bildiklerinizi anlatırsınız… :)

M.Ö: Tereddüt etmeden evet diyorum, hem de benliğimde zerre miktarı tereddüt olmadan söylüyorum bu kelimeyi. Kesinlikle zevk alıyorum yaptığım işten, bir sözümle birlikte koca bir salonun harekete geçmesi ya da heyecanlı bir sessizliğe bürünmesi benim açımdan çok hoş bir şey. Anons konusuna meraklı arkadaşlarım, kardeşlerim için de bir şeyler anlatmaya çalışacağım röportaj sırasında, ara ara bu işin inceliklerinden bahsedeceğim, tabir-i caizse beni iyi yapan meseleleri onlarla paylaşmaya çalışacağım. Az önce söylediğim gibi koca salonun benim tek bir sözümle beraber ses dozajının artıp azalması benim için güzel bir şey ancak ben bu ayarlamayı salona bir şeyler söyleyerek yapmıyorum. Onlara ne yapmaları gerektiğini ima yoluyla anlatıyorum. Örneğin anonsunu yapmış olduğum takımda bir oyuncu serbest atış kullanacağı zaman, bu takımın ismi hiç fark etmez, taraftarlara sessiz olmaları konusunda bir tavsiyem olmaz, fakat öyle bir “ Ömer Âşık iki serbest atış kullanacak.” derim ki onlar ne yapmaları gerektiğini anlarlar ve ona göre hareket ederler. İlk tavsiyem bu olsun hadi, kesinlikle maç içerisinde (molalarda, periyod aralarında, top oyuna sokulmadan olabilir ama) ‘Islık’ vb. ifadelerle tribünleri savunmada aktif hale getirmeye çalışmayın. Tabi doğrudan ıslık sözcüğünü kullanarak yönlendirme konusunda da Federasyonun yasağı var. Ama Avrupa maçlarında bunu ben de dâhil tüm arakdaşlar kullanıyoruz.

A.K: İşin inceliklerini öğrenebilmek önemli, benim diyen ve büyük takımların anonslarını yapan insanların bile bu röportajdan öğreneceği çok şey olacağı belli oldu. Peki, sizce ülkemiz basketbol anonsu konusunda nerede?

M.Ö: Daha yolun başında bile değiliz diyebilirim. Bu ülkede basketbol karşılaşmalarında anons yaparak belli bir gelir elde eden birkaç kişiden biriyim; belki de büyük olasılıkla en çok gelir elde eden kişiyim. Ama yurtdışındaki emsallerimize oranla çok ama çok az kazanıyorum, kazanıyoruz. Bu işin önemi daha iyi anlaşıldıkça, bu işi “hakkıyla ve iyi” yapan arkadaşlarımızın gelirleri de ona göre doğru orantılı olarak artacaktır. Henüz yeterince saygınlığı yok ne yazık ki bu işin... Ama zamanla olacak, Türkiye’de de oturacak bu iş...

A.K: Peki bu saygıyı üst seviyeye nasıl çekebiliriz sizce, anons işi bu ülkede nasıl olacak da önemsenmeye başlanılacak, bir fikriniz var mı?

M.Ö: Ne zaman ki yöneticiler bu işin ne derece önemli olduğunun bilincine varacaklar, biz de o zaman bir üst seviyeye erişebileceğiz bu konuda. Anonsçular yaptıkları anonslarla takımlarına maç kazandırabiliyorlar, İspanya’da, İtalya’da ve Yunanistan’da insanlar bu meselenin önemini kavramışlar ve ona göre bir organizasyona sahipler. Ama Türkiye’de kimi salonlarda doğru dürüst ses sistemi bile yok. Amerika’da anonsçu seçimleri yapılırken son derece titiz davranıyorlar. Uzman jüri heyeti adayları sınıyor ve anonsçuları o şekilde belirliyorlar. Bir de kendi ülkemize bakalım, birçok takımın anonsçusu (sen dâhil) bu işten maddi bir gelir elde edemiyor.

A.K: NBA’ de en saygın işlerden bir tanesi anons işi ve orada oynayan insanlar 2010 için Türkiye’ye gelecekler. Bu konuyla ilgili de gönüllü kişiler arıyormuş TBF, yani şu gönüllüler göreve başlığının altında anons konusu da yazıyor. Garip değil mi, daha önce eline mikrofon almamış kişiler Chaunchey Billups anonsu yapacaklar ve bunu tüm dünya dinleyecek. Bir Mason’a bakacaklar, bir de bizim arkadaşa, bize gülecekler. Son derece saçma bir uygulama bana kalırsa bu uygulama.

M.Ö: Bence bu iş gönüllü yapılacak bir iş değil, gönüllü yapılamayacak kadar değerli bir iş. Belirttiğin gibi daha önce eline mikrofon almamış insanların FIBA 2010 Dünya Şampiyonası’nda anons yapacak olmaları “olasılığı” bile son derece riskli bir durum.

A.K: Sizin bir fikriniz var mı bu konu ile ilgili?

M.Ö: Elbette ki var, ancak şu an erken. Basketbol Federasyonu ile konu ile ilgili görüşmeyi planlıyorum. Ama şu anda birşeyler söyleyebileceğim noktada değilim henüz.

A.K: Başka bir konuya geçeyim Mustafa Abi hazır Mason demişken, Detroit Pistons’un anonsçusu John Mason bilmeyenler için söyleyelim ve NBA’ de ki en iyi anonsçu olarak gözüküyor. Bendeki anons sevdasını başlatan isimdir ayrıca kendisi de, o Mr. Rasheed Wallace ve Chaunchey Bil-Bil-Bil-Pillups anonslarıdır bana bu işi sevdiren de. İşte o anonsçu ile görüştüğünüzü biliyorum, biraz açar mısınız bu görüşmeyi ve bu görüşme konusu üzerinden işinize göstermiş olduğunuz önemi.

M.Ö: Evet telefonla bir kez görüştüm John Mason ile. Ben dünyanın her yerinde yapılan anonsları takip ediyorum. Ülkemizdeki ve yabancı ülkelerdeki forumlarda anons ile ilgili açılan konuları mutlaka araştırıyorum. Fenerbahçe, Galatasaray, Efes Pilsen ve Beşiktaş taraftar forumlarının basketbolla alakalı bölümlerini mutlaka okuyorum. En kıyıda köşede kalmış bir blogda benimle ilgili yazılmış bir yazıyı buluyorum ve bunları işimi ciddiye aldığım için yapıyorum.

A.K: Keyifli bir söyleşi oldu benim açımdan, umarım aynı fikirdesinizdir. Son olarak yeni nesil anonsçulara vereceğiniz bir mesajınız var mı?

M.Ö: Kesinlikle kendilerinden emin olmasınlar, ne kadar iyi olurlarsa olsunlar. Maçtan önce kendileri tek tek yazsınlar rakip takımın oyuncularının ve kendi takımlarının oyuncularının isimlerini. Bu fotoğrafik hafızayı oluşturur ve isimler daha kolay akıllarında kalır.

A.K: Az önce son demiştim de bu son olsun müsaadenizle, NBATURKA’nın değerli takipçilerine neler söylemek istersiniz buradan?

M.Ö: Az önce kimi forumları takip ettiğimi söylüyordum ya, bunlardan bir tanesi de NBATURKA işte. Sık güncellenen haberleri ve seviyeli tartışma platformu ile çok yakında hak ettiğiniz yere ulaşacaksınız, bundan eminim.

A.K: Çok teşekkür ederim Mustafa Abi, size kolaylıklar dilerim…

M.Ö: Ben teşekkür ederim sevgili Alperen.
Not:Bu röportaj Nbaturka.net adına yapılmıştır.

Hiç yorum yok: