BIY AD

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Murat Kaya Bornova'da


4 sezondur Galatasaray forması giyen SG Murat Kaya 1*1 menajerlik şirketinin Twitter'dan yapmış olduğu açıklamasına göre Bornova Belediyesi ile anlaştı. Her ne kadar beklenen patlamayı gerçekleştirememiş olsa da Bornova takımına önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum. Her iki taraf adına da hayırlı olsun.

1 Temmuz 2010 Perşembe

Zaza'dan Al Haberi

Türk vatandaşlığına da sahip Gürcü oyuncu Zaza Pachulia yaklaşık bir saat evvel Twitter hesabında geçtiğimiz sezon AEK formasıyla Yunan Ligi'nde oynayan Taurean Green'in bundan sonra Gürcistan Milli Takımı'nda oynayacağını yazdı.
Esasında son zamanlarda alışkın olduğumuz bir durum bu. Ülkelerin federasyonları takımlarını güçlendirebilmek için, Amerikalı oyuncular da Avrupa'nın bir kısmındaki Bosman oyuncu statüsünden dolayı bu işe sıcak bakıyorlar. Taurean Green transferi(!) de bu minvalde gelişmiş olsa gerek, Green'in dedesinin dedesi Gürcistan'dan göçmüş değilse, ya da ben kendimi Gürcü gibi hissediyorum falan demiyorsa.
Bu arada T. Green Portland tarafından 2.tur 52. sıradan draft edilmişti. NBA'de dikiş tutturamayan Green, geçen sezon ACB takımı Zaragoza'da forma giymişti. Top çalma istatistiğinin ribaund ve asist istatistiğinden yüksek olmasıyla dikkat çekmişti bu sezonda. Geçen yıl AEK'da 15.9 sayı 2.9 ribaund 3.6 asist 1.4 top çalma gibi önemli istatistikler tutturmuştu.

20 Haziran 2010 Pazar

Erman Kunter'den Açıklamalar


Dün Samanyolu Haber televizyonunda yayımlanan Pota 2010 programına telefonla katılan Erman Kunter, önemli açıklamalarda bulundu. Efes Pilsenle anlaşamamasından Fransa Milli Takımı'nın başına geçme olaylarına kadar pek çok konuya değinen Kunter'den gündem oluşturacak açıklamalar geldi.

Türk medyasında bilindiğinin aksine Efes Pilsen'e transferinin son anda yatmadığını belirten başarılı antrenör, neredeyse hiçbir konuda anlaşamadıklarının altını çizdi. Kendisinin ücretinde olsun, organizasyonda yapmak istediği değişikliklerde olsun, kontratın süresinde olsun az önce de belirttiğimiz gibi neredeyse hiç bir konuda anlaşamadıklarını söyledi.

Bunun yanında Fransa Milli Takımı ile anlaştığı ama Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin bunu baltaladığı birçok gazetemizde kendine yer bulmuştu. Mehmet Baturalp'in konuyla ilgili sorusuna da "Sanmıyorum" diyerek cevap verdi Kunter; hemen ardından da ekledi: "Şayet önümüzdeki turnuvada işler istedikleri gibi gitmezse yüzde yüz olarak Fransa Milli Takımı'nı ben çalıştıracağım." Fransa Milli Takımı'nda kendisinin yetiştirdiği 5 oyuncunun bulunduğu, bu oyuncuları yıldız milli seviyesinden buralara getirdiğini ve her sene NBA Draftı'na birinci turdan oyuncu gönderdiğini belirten Erman Hoca "Gönül ister ki bunları Türkiye'de yapabilelim ancak oradaki şartları ne yazık ki ülkemizde bize sağlamıyorlar." diyerek de Türkiye'deki basketbol adamlarına mesaj göndermeyi ihmal etmedi. İki hafta sonra Türkiye'ye geleceğini de söyleyen Erman Kunter üç hafta sonraki programa katılma konusunda da ismini bilmediğim program sunucusuna söz verdi.

Eveet, elimizdeki değerleri kullanamama noktasında ne kadar becerikli olduğumuzu anlamak için Nando de Colo'ya, bu yıl kimi maçlarda bir efsane olan Jason Kidd'in önünde Mavs'de ilk beş başlayacak olan Rodrigue Beaubois'e bakmamız yeterli olacaktır sanırım.

7 Mayıs 2010 Cuma

Beşiktaş ve Newley'in seçimi {Okay KARACAN}




Sezonun olgunlaştığı bir dönemdi ve köşeyi basketbola ayırmıştık. İstim üzerindeki Beşiktaş'ın sezonu şampiyon kapatabilecek potansiyeli üzerinde durduğumuzu hatırlıyorum. Tek yapılması gereken, oyuncuların ödemelerinin düzenli bir şekilde yapılması ve bilhassa yabancı oyuncuların bu konudaki hassasiyetlerinin iyi yönetilmesiydi.
Akatlar'ın harika atmosferini yaratan seyirciyi o salona toplamanın tek yolu basketbol takımını, futbol takımı için harcanan onca milyon doların yüzdece minicik bir kısmıyla iyi idare etmekti.

İşlerin şimdiye kadar iyi gittiği söylenemez. Fırtınalı günler yaşandı basketbol takımında. Aksayan ödemeler, göz ucuyla duyulan ilgi ve kaçan seyirci başlangıçtaki harika havayı yok etti. Akatlar'ı birkaç sezon önceki atmosfere çevirmek mümkün olmasa da takım birdenbire play-off serisinde sezonun favori takımı Telekom'u, 1-0 geride başlamasına rağmen, üstelik Ankara'da iki kez yenip 3-1'lik seriyle elemeyi başardı.

Filmi biraz geri sarıp 5-6 hafta öncesine dönünce aslında bugün gelinen noktanın pek de beklenmediğini söylemek yerinde olur. Galatasaray'la oynanan maç öncesi takımın önemli silahı skorer ismi Avustralyalı Brad Newley'e alacaklarının ödenmemesi nedeniyle sözleşmesini tek taraflı feshetme hakkı doğmuştu. Bu arada cazip bir para karşılığında İtalya'nın Armani Jeans takımıyla anlaştığı haberi şok etkisi yaratmıştı.

Baxter sorunu, Chatman'ın doping hadisesi son derece sıradan geçen basketbol sezonunu renklendirecek takımın enerjisini uçurmuştu. Newley haklı olarak, İtalya'da en az bir ay daha basketbol oynayacak, profesyonel yaşamın gereği ücret ödeyene hizmet edecekti. Beşiktaş yönetimi geç de olsa devreye girip Avustralyalıya ödemelerin yapılacağını, kontratı feshetme hakkını dondurmasını istediler. Bu arada Armani Jeans, kararı kalmak yönünde olsa da, işi biter bitmez İtalya'ya gelmesi teklifini iletmişti Newley'e.. Durumu kimseye açmayıp, yeni bir pazarlık hesabına girmeden takımda kalmayı tercih etti. Fazladan üç beş kuruş fazlasını değil, takımdaşlığı ve mücadeleyi sonuna kadar sürdürmeyi yeğledi. Bu aşamada özel antrenmanlar yapmaya başladı. Saatlerce şut çalışması yapıyor, sezon ortalamasını zorlamaya başlıyordu. Newley çalışmasının karşılığını play-off'larla birlikte almaya başladı. Telekom serisinin yıldızıydı. NBA patentli Davis'i durdurduğu ikinci maçın en çok skor üreten, 25 sayıyla galibiyeti getiren ismiydi. Newley'in cesur yüreği serinin üçüncü maçında da başladığı işi bitirmenin huzuruyla çarptı ve bu kez 21 sayı ve dengeli oyunuyla maçın kahramanı oldu.

Newley'in alkışlanası, ders alınası hikâyesini aslında geçen hafta kişisel blogunda kariyerin paradan daha önemli olduğunu dile getirdiği yazısıyla Karşıyaka'nın Amerikalı basketbolcusu Zelly Wesson dile getirmişti.

Galiba aklın yolunu bir tutan adamlar bu ülkede spor yapıyor ve biz onları fena halde ıskalayarak yaşıyoruz. İşte Newley'i anlamak için Wesson'ın satırlarından bir demet: "Çok kısa olduğunuzu söylüyorlarsa, onlara hatalı olduklarını kanıtlayın. Tecrübesiz olduğunuzu söylüyorlarsa, onlara hatalı olduklarını ispatlayın. EuroCup ya da Eurolig'de oynayamayacağınızı söylüyorlarsa, o zaman onlara yanıldıklarını gösterin. Bütün bu yorumları kullanın, omuzunuzun üstünde bir çiple oynayın. Her yıl düzenli olarak daha iyiye giden oyuncular böyle oyunculardır. Para kazanmayı hak eden oyuncular böyle oyunculardır. Böyle oyuncuların kariyeri olur. Kendilerini daha iyi olmak için motive edecek herhangi bir şey mutlaka bulurlar!

Kimseye bir şey verilmez. Bir sözleşmeyi elde etmek için, yükümlülüklerinizi yerine getirmelisiniz. Bazen ileriye bir adım atma fırsatı yakalamak için, geriye doğru 2 adım atmalısınız. Ama her başarı ile bir ödül gelir. Yaz yaklaşırken tüm sporculara en iyi dileklerimi sunuyorum. Odaklanın!"

İtalya'da Beşiktaş'ta tahsil edemediğinden fazlasını alacakken, kariyerine ihanet etmeyen, bir adım öne çıkmak için iki adım geriye giden, işine odaklanan Newley'e bizim verebileceğimiz tek ödül alkış olur.

Beşiktaş kulübü ise, onun ince ruhunu anlayarak ancak odaklanır.

Futbol takımının berbat sezonunu basketbol takımı bir şampiyonlukla telafi edebilirdi. Hâlâ edebilir mi? Biraz zor, rakip Efes Pilsen ve kadro derinliği güçlü rakibi Newley bile kolay kolay alt edemez.

Hakkı ile oynayıp, şerefi ile kazanma hikâyesine bundan daha iyi örnek olabilir mi?

Pascal Nouma'ya idol rolü biçenler, Çarşı! Bu Avustralyalıya siz nasıl teşekkür edileceğini bilirsiniz.

22 Nisan 2010 Perşembe

Para her şey değildir?!{Okay KARACAN}




Önemli olan, ilk 1 milyon doları kazanmaktır. Gerisi kolayca kazanılır derler. Acaba gerçekten öyle mi? Bunu az sayıda insan biliyor ve bilecek.
Peki onlarca milyon dolarınız varken fazladan kazanacağınız 3-5 milyon hayatınızda ne kadar büyük fark yaratır? Bunu da az sayıda insan biliyor.. Çocuk da yaparım kariyer de demek kadar kolay olmamalı.. Hem de bir profesyonel sporcu için.. NBA'in normal sezonu biterken, Türk basketbolunda sıradan bir yılın sonuna gelinmişken küçük bir düşünce egzersizi yapalım..

Madrid'de harika bir hayatı vardı. Şehri ve insanları seviyor, böyle büyük bir kulübün parçası olmaktan ayrı bir haz duyuyordu. İspanyolcası ilerlemeye başlamış, Efes'ten sonra enfes bir hayata yelken açmıştı Tunçeri ve ailesi.. Hiçbir başarı tesadüfe veya şansa bağlı değildir. İnsan şansını kendisi yaratır ve Kerem de şansını kendisi yaratan adamdı. Real Madrid'de iki yıl forma giydi. Avrupa'nın iki numaralı kupası Eurocup'ı kazandı. Her şeyden önemlisi NBA'den sonra dünyanın en büyük ve en iyi organize edilen liginde Barcelona'yı geride bırakıp şampiyon oldular. Final serisindeki müthiş oyunu ile dikkat çekti. Taraftar ve basının sevdiği, alkış tuttuğu, takdir ettiği adamdı Kerem Tunçeri.. Sonra hocasıyla arası bozuldu. "O var ise ben yokum" dedi. Bekle dediler, adamın kontratı devam ediyor. Beklemedi. Rusya'dan 1,5 milyon Euro'yu bulan cazip bir teklif geldi. Tunçeri gitmeyi tercih edip Triumph takımına transfer oldu. Madrid güneşine karşı Moskova'nın bulutlarını tercih etti.

Triumph Moskova'da işler iyi gitmedi. İstediği süreleri bir türlü alamıyor, şehre ve kültüre alışamıyordu. Yeteneklerini göstermesi için engeller birbiri ardına sıralandı. Ücret ödemeleri de aksamaya başlayınca sezon ortasında yeniden Efes'e döndü Tunçeri..

Orlando'da harika bir hayat yakalamıştı. Muazzam nemli iklimine, tipik karakterine karşın yaşanılası bir yerdi Orlando.. Renkli ve eğlenceliydi. Günden güne kendini geliştiriyordu ve iki sezon önce en büyük gelişme gösteren sporcu olarak seçilmişti. NBA kariyerindeki inanılmaz çıkışı Dwight Howard ile birlikte Orlando Magic'i Shaquille O'Neil döneminden sonra ilk kez finale taşımıştı. NBA şampiyonluğuna ulaşan ikinci Türk unvanını finalde kaybetse de Orlando Magic taraftarı ve takım arkadaşları için büyük adamdı Türkoğlu.. Kontrat uzatma senesindeki büyük çıkışını taçlandıracak bir imzayı hak ettiğini düşünüyordu. Orlando 5 yıllık 35 milyon dolar teklif edecekti ama o bunu yeterli görmüyor, 50'lili rakamları telaffuz ediyordu.

Yaz aylarında Orlando yönetim ofisi aradaki uçurumu fark edip, teklif götürmedi Türkoğlu'na.. Portland ilgi duyuyordu Hido'ya, ayağına kadar gidip, takımı Roy ile onun çevresinde kuracaklarını ve ısrarla istediklerini söylediler. Müthiş bir yaklaşımdı. Önce Portland'a gitti. 50 veya ona yakın bir paraya anlaştığı duyuruldu.. Portland taraftarı bir önceki NBA finalinin yıldızını coşkuyla karşılamıştı.. Birdenbire işler değişti, 53 milyona çıkan Toronto'ya imza attı Hidayet..

NBA'in Kanadalısı ile anlaşınca Portland'a attığı çalım Orlando'dan sonra, Portland'da da infial yarattı. Orlando'nun nemli havası ile Toronto'nun kuru soğuğu arasında 18 milyon dolar fark vardı 5 yıl için ve Portland aktarmalı bu fark karşılığı iklim değiştirdi bizim çocuk..

Belki Orlando'nun teklifi ile Toronto arasında garanti parada 27 milyon dolar fark olduğu için haklıydı ama birkaç milyon dolara Portland'a attığı çalımda elle oynama vardı..

Hidayet kötü bir sezonun ardından şimdi Toronto'da da taraftar arasında sempatisini kaybetmiş, basında yılın hayal kırıklığı olarak görülüyor.

Bu gece sabaha karşı Chicago ile aralarındaki Play-Off'a kalma mücadelesinde son durum ortaya çıktı. Siz sonucu biliyorsunuz..

Dünya Basketbol Şampiyonası'nda büyük umutlar beslediğimiz Hidayet ve Real macerasına harakiri yaparak veda eden Tunçeri bugün olsa aynı kararı verirler miydi? demeden edemiyor insan..

Bu kararlar alınırken, atladığımız insani detaylar olabilir. Orlando'nun ve Real Madrid'in oyun planları gereği atacakları adımları kendileri için güvenli bulmamış olabilirler. Bu yorumu basketbolu gece gündüz izleyip, uzmanlık derecesinde bilenlere bırakıyoruz. Her şeye rağmen, büyük resme bakınca "Para her şey değildir" demekten alamıyoruz kendimizi..

Okay KARACAN-Zaman

10 Nisan 2010 Cumartesi

YGS Zamanı

Bir senenin, belki de on iki senenin semeresini almanın zamanı geldi. Yarın sabah üniversite sınavının birinci aşamasına giriyoruz, dualarınızı bekliyoruz.

27 Mart 2010 Cumartesi

Play-Off'a Güzel Başlangıç


Torku Selçuk Üniversitesi az evvel sona eren maçta bu sezonun dikkat çeken ekiplerinden Akhisar Belediyesi'ni 74-66 mağlup etmeyi başardı.

Önemli bir seyirci desteğine karşın maça kötü başlayan Torku Selçuk Üniversitesi ilk çeyreği 12-17 geride kapatırken, ikinci ve üçüncü çeyreklerde rakibine üstünlüğünü kabul ettirdi. Son periyoda 58-48 ile on sayılık bir avantajla giren takım maçı da 74-66 ile almayı başardı.

Takımın önemli isimlerinden Murat Yolcu'nun suskun kaldığı maçta düşük bir yüzde ile oynamasına karşın 22 sayı 14 ribaund ve 6 asist üreten Antonio Meeking galibiyetin baş mimarı oldu. Azizcan Özdemir(14 sayı) ve Cemal Bayraktar(13 sayı) da galibiyete katkı sağlayan diğer isimler oldular.

Serinin ikinci maçı Manisa'ya bağlı olan Akhisar'da oynanacak.

19 Mart 2010 Cuma

Rancik>Torres {Eyüp Yıldız}


Arkadaşlar, bir lig var bir ligin sömürgesinde...

Birde bundan rahatsız olan, bundan mağdur olan bizler varız.
İngiltere Premier Lig'i hepimiz izleriz, aslında basketbola en yakın futbol ligi olur kendileri, maçlarında çok yüksek tempo, adamı sakatlamayan cinsinden sertlik ve tabii bol gol olan bir lig.

Liverpool, Arsenal, ManU ve bir de Portsmouth, beni de cezbeder kimi zamanlarda, sağlam topçuları vardır bu ligin; Anelka gibi, Gerrard gibi, Torres ve bir de Tuncay gibi.
Kısacası, İngiltere Premier ligi candır, izlemesi keyiflidir, herkese tavsiye edilesidir, amma bazen tercih edilesi değildir...

Eğer aynı anda Galatasaray'ın Efes ile maçı varsa, bir basketbol sever için izlenesi değildir, hele basketbol maçlarının abuk subuk saat ve günlerde oynanmasına sebep oluyorsa, üstelik aylardır böyle oluyorsa nefret edilesidir!

Diyeceksiniz Liverpool'un, Anelka'nın, Torres'in suçu ne?
Günah ve kabahat tamamen Türkiye basketbol federasyonun dur, federasyonu aciz gören yayıncı kuruluşundur, birde buna itiraz edemeyen yöneticilerindir!

Türkiye Basketbol Ligi, İngiltere Premier Lig'in sömürgesi değildir, olmamalıdır...

Federasyon ve kulüplerimiz bu haksızlığa artık son vermeli, aksi taktirde basketbol taraftarının gelişmesini ve artmasını beklemek hiç inandırıcı bir davranış olmaz.
Federasyon'un ve kulüplerin salonlara taraftar getirecek politikalar üretmesini geçtik, normal gün ve saatlerde maçları oynatmalarını bekler hale geldik.

Türkiye Basketbol Ligi kaliteli takımları, üst düzey oyuncuları ile Avrupa'nın en iyi liglerinden biridir, müsabakaların saatlerini Premier Lig'e göre ayarlamak bunu kabul etmek büyük bir ihanettir, 'marka değeri' denen kavram sadece futbola içkin değildir.

Ligimize tarihin en büyük yatırımını yaparak, ihaleyi kazanan yayıncı kuruluşun, ligimize ve basketbol severlere gereken saygıyı gösterip maçların gününü ve saatini salonda izleyecek insanlara görede ayarlamaları gerekmektedir.

Yayıncı kuruluşta, bir sürü kanal mevcut olup, pekala da bir kanalda Manu-Arsenal maçı varken, diğer kanalda Galatasaray-Karşıyaka maçı olabilir!

Zira, belki Rancik > Torres tabi bize göre :) basketbol taraftarının da cumartesi 17 de veya Pazar 17 de maç izlemek hakkıdır.


Bu topraklarda basketbol, federasyona, yayıncı kuruluşa ve kulüp yöneticilerine RAĞMEN gelişmektedir....
Bu topraklarda salonlara 2-3 bin kişi geliyorsa, o insanlar da federasyona, yayıncı kuruluşa ve kulüp yöneticilerine RAĞMEN gelmektedir.

GELİŞTİRMENİZDEN GEÇTİK, LÜTFEN SADECE UYGUN GÜN VE SAATTE OYNATMAYA ÇALIŞIN MAÇLARI!
GERİSİNİ BASKETBOL SEVDALILARI GETİRECEKTİR!

Bu yazı, Pazartesi 19:00'a, Cumartesi ve Pazar 13:00'e maç koyan ve bunu kabul edenlere bir sitemdir...

Eyüp Yıldız

5 Mart 2010 Cuma

Merhaba Torku Selçuk Üniversitesi!


Selçuk Üniversitesi Basketbol Takımı, Konya Şeker ile sponsorluk anlaşması imzaladı. Anlaşma gereği kulübün ismi Torku Selçuk Üniversitesi olarak değişti. Torku, Konya Şeker'in ürettiği çikolatalarının genel ismi. Anlaşmanın her iki taraf adına da hayırlara vesile olmasını diliyoruz Bench'in Arkası ekibi olarak.

3 Mart 2010 Çarşamba

Ergin Ataman'a Operasyon Başlatıldı{Kemal Erdem Hamamcıoğlu}

Efes Pilsen koçu Ergin Ataman'ı bu sayfalarda daha önce yerden yere vurduğum bir çok yazım vardır. Bazılarında aşırıya kaçan sertliğimde olmuştur. Geçmişe dönüp baktığımda ''Haksızlık mı yaptım acaba'' dediğimde ''Kesinlikle hayır'' diyorum kendi kendime çünkü o sertliği hak edecek işlerin altına parmağı vardı.

Ancak yiğidi öldür hakkını ver demişler. Ergin Ataman'ı geçmişte sert bir şekilde eleştirmem bugün kendisine karşı başlatılan ''Bitirme Operasyonu''nu haklı bulacağım anlamına gelmez.

Uzun lafın kısası doğrudan konuya gireyim Ataman'a operasyon başlamıştır.

3 Aralık 2009 Perşembe günü şöyle demişim yine nbaturka.net sayfalarında ;

''Daha vahim iddialar var bu sene için ;

Ergin Ataman'ı bitirme operasyonu hızlandırılacak. Efes Pilsen'den de korkan Federasyon bir şekilde Ergin Hocayı manipüle edecek. Belki hakemlerin bu durum içinde kulakları çekilmiştir. Play-off zamanı kıyamet kopar bu camia içinde.

Ergin Ataman'ın duruşunu ve tavırlarını günahım kadar sevmem. Ama bir insanı sevmiyoruz diye o insanın ayak oyunlarıyla harcanması da insan olanı üzer.''

Bu yazının tamamını tekrar okumak isteyenler şu linke bakabilirler ;
http://www.nbaturka.net/index.php/koee-yazlar/3037-bt-tbf-fb-saibe-altindasiniz.html

Bu yazıyı yazdıktan sonra 1 ay geçmedi ki ilginç bir şekilde Ataman'ın üzerine çok sık gelinmeye başlandı gerek yazılı gerek görsel basında. Daha düne kadar koçluğu göklere çıkartılan bir adam nerdeyse 1 günde koçluğu unutmuş sanki işe daha dün başlamış adam muamelesi görmeye başlamıştı.

2010 yaklaştıkça bazılarının beklentileri bir o kadar artıyor mu acaba ? Federasyon kalemşörler mi kiralıyor ? ''Ergin'i karala Şampiyona'da ekmek ye'' gibisinden paslaşmalar mı oluyor ? Federasyondan dışarıya çıkmaması gereken bilgilerin şuan bazı sözde basketbol yazarlarının elinde ne işi var ? Düne kadar Efes Pilsen'in doping olayını hasıraltı etmek isteyen Turgay Demirel neden bir anda çark etti de bu olay şimdilerde yine dillenmeye başladı ?

İşin üzücü yanı Ergin Ataman'a yapılan operasyondan Efes Pilsen'in de haberinin olması ve buna hiç ses çıkarmaması. Efes'e verilecek sus payı da doping olayının tamamen Ergin Hocaya yüklenmesi olacaktır.

Ergin Ataman'ı insan olarak seversiniz sevmezsiniz orası beni ilgilendirmez. Ergin Ataman'ın hal ve hareketleri sizi fazlasıyla gerer o da beni ilgilendirmez. Ama Ergin Hoca ayak oyunlarıyla devrilecekse ve basketbolseverler buna çıt çıkartmayacaksa yazıklar olsun öyle Türk Basketbolu'na ..

Turgay Demirel'i ve Mahmut Uslu'yu da yürekten kutluyorum. Bu kadar iyi taktisyen olunur. Bu kadar iyi strateji yürütülür. Tanjevic'i bir şekilde yine aklayıp eline tutuşurdunuz Türkiye kupasını ve Ergin Ataman'ı yine vitrine koyup vurun abalıya felsefesini hayata geçirdiniz.

KEMAL ERDEM-NBATURKA

6 Şubat 2010 Cumartesi

Final Şansını Yitirdik


Türk Milli Takımı Türk Telekom Yıldız Erkekler Basketbol Turnuvası'nda oynadığı yarı final müsabakasında Fransa'ya ikinci yarıdaki kötü oyunuyla 73-53 mağlup oldu. Final ve üçüncülük maçı yarın oynanacak.

Unutmadan, Milli Takımımız maçlarını tamamı dolu tribünler önünde oynamış.

SALON: 100. Yıl Spor Salonu

HAKEMLER: Sami Özel (Türkiye) – Jean Charles Collin (Fransa)

TÜRKİYE (53): Kenan Siphai 4 (4 ribaund- 6 asist), Kerem Gülmez 7 (1 ribaund), Burak Hacıismail 5 (4 ribaund), Doğaç Özgün Arı 4 (2 ribaund- 1 asist), Burak Can Yıldızlı 8 (5 ribaund- 2 asist), Ayberk Güleryüz (3 ribaund), Metecan Birsen 2 (3 ribaund), Metin Türen (1 ribaund- 1 asist), Talat Alp Altunbey 3 (1 ribaund- 1 asist), Oğuzhan Bayrak (2 ribaund), Tayfun Erülkü 20 (8 ribaund)

FRANSA (73): Levingson Pinda 1 (3 ribaund), Anthony Racine 19 (2 ribaund), Charly Maraux 12 (2 ribaund- 2 asist), Benjamin Sene (1 ribaund), Jean-francois Basileu 2 (4 ribaund- 1 asist), Damien Inglis 2 (4 ribaund), Alexandre Chassang 7 (7 ribaund), Boris Dallo 13 (8 ribaund- 5 asist), Mouhammadou Jaiteh 17 (11 ribaund- 2 asist), Louison Thomas (2 ribaund)

1.PERİYOT: 19-18
2.PERİYOT: 10-16
3.PERİYOT: 8 -20
4.PERİYOT: 16-19

2 Şubat 2010 Salı

Haydi Salona


Konya'da gerçekleştirilen Türk Telekom Avrupa Yıldızlar Basketbol Turnuvası Konya'da gerçekleştiriliyor. Bu güne kadar çok fazla altyapı organizasyonuna ev sahipliği yapan Konya'da bulunan basketbolseverleri de hem A Milli Takımı desteklemeye, hem de geleceğin yıldızlarını bugünden canlı canlı seyretmeye davet ediyoruz.

Turnuvanın ilk gününde uzatmalar sonucunda Almanya'yı deviren Milliler, bugün saat 19'da Polonya ile, yarın aynı saatte Sırbistan ile mücadele edecek. Turnuvanın final maçı ise pazar günü oynanacak. Maçlar diğer salonlara göre daha merkezi bir noktada olan, hatta şehrin göbeği olarak tabir edilebilecek bir yerde olan 100. Yıl Spor Salonu'nda oynanıyor.

Bunun yanında şehir merkezinde organizasyonla alakalı en ufak bir tanıtım görmemiş olmak bir basketbolsever olarak beni çok üzdü. Böyle turnuvaların tanıtımı daha iyi yapılmalı kanımca.

25 Ocak 2010 Pazartesi

Tebrikler Barış Özcan

Daha 25 yaşına bile gelmeden ilk antrenörlük deneyimini yaşayan Selçuk Üniversitesi basketbol takımı yardımcı antrenörü Barış Özcan'ı tebrik ediyoruz. Düzgün karakterinin ödülünü almaya devam edecektir umarım.

18 Ocak 2010 Pazartesi

:)


Volkan Ertetik...

8 Ocak 2010 Cuma

Altın Eller{Gökçe Başaran}


Sene başından beri bir Evren Büker izliyorum ki... Aman Allahım. Yıllardır Türk basketbolunun hasret olduğunu çok yönlü 2 numara boşluğunu dolduracak ender genç oyuncukardan.. Çok özel bir yetenek. Çok farklı. Herşey var elinde. Yapabileceklerinin sınırı yok gibi. En basitinden basketbol sahasının tamamını görebilme yeteneği bile onu farklı kılabiliyor.

Yıllardır perdeyi çok iyi kullanıp müthiş şutör skorer guardlar gördü bu ülke. Harun Erdenay’da böleydi, Ufuk Sarıca’da,İbrahim Kutluay’da pek farklı değildi, Serkan Erdoğan’da. Çok maç kazandırdılar, çok kritik şut soktular. Türkiyede hep en üst seviyede mücadele ettiler. Hatta İbrahim Kutluay Avrupa’nın devi Panathinaikos ile Euroleague şampiyonluğu bile yaşadı. Serkan Erdoğan’da Tau Ceramica’da önemli işlere imza attı. Ama bu oyuncuların gerisini bir türlü getiremedik. Bu 4 büyük yıldız kadar dominant skorer oyuncular çıkaramadık. Hidayet’in yanına bir türlü onu tamamlayacak oyuncuyu bulamadık. Bazen çift guard oynadık, bazen Bekir Yarangüme’yi kullandık, nadiren de olsa Ömer Onan’ı. Ama artık dert etmemiz gereken pozisyon skorer guard bölgesi olmayacak. Çünkü o bölgeye Ülke’nin en komple kısa oyuncusu geliyor. Hem de bas bas bağırarak geliyor...

Bugünlerde, hatta son 2 yılda devşirme oyuncu aşkı doğdu ülkemizde. Amerikalısını, Avrupalısını Türk yapıp oynatalım aşkı. Guard bölgemizde sorunlu oldu, 2 numara pozisyonumuzda. Hidayet olmasaydı 3 numaramız içinde devşirme önerileri gelecekti. Ama son zamanlarda özellikle skorer guard bölgesine yabancı bir oyuncu ile takviye yapalım diye düşünce hep vardı kafalarda. Bunun adı bir gün Chris Lofton oldu, diğer gün Tarence Kinsey oldu, fısıltılarda Emir Preldzic hep vardı zaten. Ama Türk halkının çoğunun bunu pek istemediğini görüyoruz. Zaten devşirmeyi yapacaksak bize katabilecekleri konusunda herkesin büyük şüpheleri vardı. Devşirme oyuncu ile kaçıncı olacaktık ki? Bundan daha iyisi olabilir miydi? Pek sanmıyorum. Unutmadı kimse 2001 Avrupa şampiyonasında kimlerle 2. olduğumuzu. Hangi genç oyunculara güvendiğimizi? Herkesin isyanı bu yüzdendi zaten...

Kısacası artık herkesin Evren Büker’i görmesi gerekiyor. Asla yukarıda saydığım büyük oyuncularla kıyaslayamam Evren’i. Bugün için en azından. Herkesten daha farklı olduğu gözüküyor ama. Saha görüşü olsun, pasör özelliği olsun, şutunu 2 yılda her gün üstüne koyabilmesi olsun, savunmanın zaaflarını cezalandırmakta ustalığı olsun ve bence en önemlisi savunmada ki pozisyon bilgisinin kusursuzluğu ve yatay adımının çabukluğu olsun onu şuan ki her kısadan farklı kılıyor açıkcası. Her türlü karışım yapılabilir aslında. Biraz Ömer Onan’ın savunması var dersin, biraz Haluk Yıldırım’ın zekası var dersin, biraz Hakan Köseoğlu’nun pasör özelliğinden kapmış dersin. Ne dersek diyelim ama net olan birşey yukarıda saydığım kişiler kadar çalışma azmi var bu çocuğun. Bu yetenekler ve bu gelişim sadece doğuştan olacak birşey değil.

Ne olursa olsun bu çocuğu takip etmek gerekiyor. Cem Akdağ’ın elinde daha da verimli kullanıldığı bir gerçek. Özgürlüğü ve takımı oynatma konusunda sonuna kadar destekliyor Cem hoca onu. Saha da çok belli oluyor. Bir çok hücum seti olsa da zor durumdayken en güvenilir şey topu Evren Büker’in altın ellerine teslim etmek oluyor Galatasaray. Evren Büker’in sadece bir pick and roll oyunu üstünden onlarca seçenek bulabilme yeteneği kusursuz. Belki çok sayı atmıyor ama istatistik kağıdının her tarafını dolduruyor. Bu da bizim için alışıla gelmemiş bir durum.

Soruyorum herkese, bu Milli takıma skorer bir oyuncu mu lazım, yoksa herşeyi yapabilen sahada takımın akıl seviyesini yükseltebilecek bir oyuncu mu lazım. Doğru tercih açık ve net...
Gökçe Başaran-Gsbasket

3 Ocak 2010 Pazar

Tahkimin Vereceği(!) Karar Üzerine


Uzun zamandır Galatasaray camiası Cemal Nalga meselesinin ardından tahkimden çıkacak olan karara kilitlenmiş durumda fakat tahkim kararın tarihini sürekli erteliyor. Hem kamuoyunun kendilerine duyduğu güveni yıkıyorlar hem de bir takımın sezon planlarını alt-üst ediyorlar.

Yazık oluyor Türk Basketbolu'na, şu gün açıklayacağım deyip elli kere sözünü tutmamak nedir?

Burası Türkiye, her şey olur diyenleriniz olduğunun farkındayım ama ne bu güzel ülke hak ediyor bunları ne de güzel ülkemin insanları...

Öyleyse ne yapmalı, demokratik bir şekilde tepki koymalı, sadece bu mesele için değil. Artık insanlar hakkı olmayan yerlerde bulunmamalı, TBF Başkanından mahalle muhtarına, başbakanına muhalefetine her neyse. Biz de silkinip kendimize gelmeliyiz ve tepemize çöreklenmiş olan o insanlara fırsat vermemeliyiz.

Değil mi?