
29 Haziran 2009 Pazartesi
Berent Kavaklıoğlu, Hacettepe Üniversitesi İle Anlaştı

TB2L’nin yeni takımı Hacettepe Üniversitesi, transfer çalışmalarına hız kesmeden devam ediyor.
Erkekler İkinci Ligi’nde mücadele etmeye hazırlanan Hacettepe Üniversitesi, dış transferde Kemal Tunçeri ve Onur Altınmakas'ın ardından basketbolseverlerin Ankara Koleji'nden yakından tanıdığı, geçen yıl Kepez Belediyesi'nde forma giyen Berent Kavaklıoğlu’nu kadrosuna dahil etti. Hacettepe Üniversitesi menajeri Doç. Dr. Mutlu Hayran'ın da hazır bulunduğu imza törenin ardından Antrenör Naci Özonay yeni transferleri ile ilgi olarak yaptığı değerlendirmede şunları söyledi; "Bizim için çok önemli bir transferi daha gerçekleştirdik. Berent, hem milli takım, hem 1. lig tecrübesi olan bir oyuncu. Yeteneği, savaşçı karakteri ve kazanma hırsı ile takımımızın önemli taşlarından biri olacak. Berent'in hem Hacettepe'ye hem de Türk Basketbolu’na uzun süreler hizmet edeceğine inanıyorum".
Chuck Davis Yüzde 95 Cimbom'da

28 Haziran 2009 Pazar
Mutlu Demir ve Bursa

Takımımızın küme düşmesiyle birlikte bizden ayrılan Mutlu Ağabey, bundan sonra Oyak Renault'da. Yücel Hoca'nın yerli beş numaralarla oynama alışkanlığı, Mutlu Abi'nin daha önceki bir yazımızda bahsettiğimiz özellikleri ve iyi karakteri onu Bursa'ya getirdi. Az önce linkini verdiğim yazıda kendisinden, oyununda vs. epeyce bahsettiğimiz için bu yazıyı pek fazla uzatmayalım diyorum. Eşyalarını toplamaya geldiği sırada programım uyar da Konya'da olabilirsem güzel de bir röportaj planlıyoruz kendisiyle. Başarılar Mutlu Demir!
Sırada Ufuk Kaçar var...
26 Haziran 2009 Cuma
Yokum Diyor

Bu sezon ne olup ne biteceğine dairse şiimdilik net hiç birşey yok, bütçe çok fazla olmayacak diye bir duyum geldi ama bu sadece duyumdan ibaret, doğruluğu ilerleyen günlerde belli olacak. Mutlu Akü ile biten sponsorluk sözleşmesini tekrar görüşüyorlarmış şimdi, oradan gelebilecek ücret takımı iddialı hale getirebilir. İlker Türel, Ufuk Kaçar ve Mutlu Demir kesin olarak ayrıldı takımdan, başka takımlarla anlaştılar yani. Diğerleri için de görüşmeler olacakmış, aradan biraz zaman geçince daha detaylı bilgi verebiliriz sanırım.
25 Haziran 2009 Perşembe
Efes Pilsen Dağıtacak

Engelsiz Aslanlar Üst Üste 3. Kez

Beşiktaş'ı 80-66 ile mağlup eden Galatasaray Tekerlekli Sandalye Basketbolu'nda üst üste üçüncü defa şampiyon olma gururuna erişti. Son üç senede hiç yenilmeyen Galatasaray'ın artık şampiyon olup olamayacağından çok yenilip yenilmeyeceği konuşulur oldu ligimizde.
24 Haziran 2009 Çarşamba
Scouting Çalışmaları(1)-Marcus Hall

İsim: Marcus Hall
Mevkii: Point Guard
Takımı: Levski-Bulgaristan
Kolej: Colarado
Lise: Jersey Village
23 Haziran 2009 Salı
22 Haziran 2009 Pazartesi
Cevher Yuvada Kalıyor

A Milli Aday Kadro Tartışmalarla Açıklandı

21 Haziran 2009 Pazar
Cengiz Karadağ-Galatasaray Cafe Crown Birlikteliği

Scouting Çalışmaları
Repesa Aday Kadroyu Belirledi.

Mutlu Sona Fransa Ulaştı..

20 Haziran 2009 Cumartesi
Türk Basketbolu Artık Sarhoş

Bu yazı Kemal Erdem Hamamcıoğlu tarafından kaleme alınmıştır.
Beko Basketbol Ligi play-off serisi iyi başladı kötü bitti. Taraftar sahaya indi, olaylar çıktı, şampiyonluk unutuldu ve şampiyonluk harici her şey konuşulmaya başlandı. Olaylar buraya nasıl geldi, nasıl devam etti ve bu beklenen son nasıl gerçekleşti ?
Şimdi Fenerbahçe cephesi kendi doğrularını savunurken, Efes ve çakma Efes cephesi ise karşı görüşü savunuyor. Çakma Efesliler de kendilerini iyi biliyorlar. Finalde Efes değilde Telekom olsa onlar Telekomlu olacaktı. Buna Türk gelenek ve göreneklerine uygun bir şekilde şöyle denilir, ‘’El bilmem nesiyle gerdeğe girmek..’’. Bir takıma karşı bu kadar çok ittifak oluyorsa bu o takımın büyüklüğünden kaynaklanıyordur. Biz bu el şeyiyle gerdeğe girenleri bırakarak enine boyuna Fenerbahçe – Efes Pilsen serisinde olanları konuşalım.
Serinin ilk 2 maçında Fenerbahçe kazanırken Ergin Ataman şov vardı. İlk maçta maçı hakemlere havele ederken, 2. maçta Tanrıları araya kattı. Ergin Ataman ilk 2 maçta ortamı o kadar fazla gerdi ki zaten bombanın piminide çekmiş oldu. Ergin Ataman’ın sahadaki tetikçisi Kaya Peker’de verilen görevi en iyi şekilde yerine getirerek ortamın ateşini iyiden iyiye körükledi. İlk 2 maçta tüm bu olup bitenler karşısında Fenerbahçe cephesi kazanmanın verdiği rahatlıkla oraları olmayarak en büyük hatayı yaptı aslında. Fenerbahçe kazanırken konuşsaydı bu noktaya gelmeyebilirdi iş. Kaybederken herkes konuşuyor bu ülkede bir kerede kazanırken konuşun.. Konuşun ki patlamaya hazır bombayı en hasarsız bir şekilde patladın.
Zira 3. maçla birlikte Fenerbahçe cepheside konuşmaya başladı ve haklıyken ‘haksız’ duruma düştü. Kazanırken neden konuşmadın derler adama ve öyle dendi. Kaybetmeyi hazmedemediler demeye başladılar ki Fenerbahçe cephesinin stratejik hatası bu noktada en çok kendilerine zarar verdi.
Efes Pilsen’in Satın Aldığı Basın
Efes Pilsen’in, Türk Basketbolu’ndaki lobisini bilmeyen yok zaten. Parayla satın aldığı kalemleri 5. maçtaki hakem hatasını dahi ‘’Kurallara uygun..’’ diyerek savunmaya başladı. Üstelik bu satılık kalemler Ntv Spor gibi bu ülkede basketbol konusunda büyük yatırımlar yapmış bir kurumda yazıyorlar. Bu satılık kalemin ne dese tersi çıkan NBA yorumlarının hastasıyız. Kaldı ki ‘’Güç bende artık meydan bana kaldı..’’ diyerek etrafında yalaka ordusu toplaması ise cabası. O yalakalar sağda solda küfürleri esirgemezler ama iş şu serinin son maçına gelince bir anda centilmen kesirlerler ve Ali Koç’a bile sallarlar. Nerede o Türk Basketbolu’ndaki MURATHANOĞLU ruhu. Murat Murathanoğlu’nun ruhu aranıyor basında, satılık kalemler ve basma kalıp yalakalar değil. Murathanoğlu gibi isimlerden mahrum kaldığı sürece bu ülke basını bir arpa boyu yol alamaz.
Basından zaten ne beklenebilir ki ? Kendi içinde tutarsız olan basın neyi yönlendirebilir ? Burunların önünü göremiyorlar, çoğu kalemlerini satıyor, bugün kalemi satan yarın neleri satar ?
Şimdi ben bunları yazıyorum diye şu yazıyı okuyacak olanlar bana kızacaklar belki ve bir çoğu küfür edecekler. Ben düşündüğümü yazıyorum, kendimi satmıyorum. Böyle olmak daha iyi en azından içimden geçenleri yansıtıyorum. Yoksa sağda solda ana-avrat küfürler edip burada tamamen kendime zıt şeyler yazsam daha mı dürüst olurdum ?
Neyse olaylar bu noktalara Federasyonun basiretsizliğininde etkisiyle geldi. Eğer ilk 2 maçta Ergin Ataman’ın her türlü çirkefliğine ceza verebilseydiler ve Kaya Peker’e ‘İnsanca’ davranması gerektiğini hatırlatan bir yaptırım uygulansaydı bunların hiçbiri yaşanmıyor olacaktı. Zira bu cezaları verdiğin an karşı tarafada bunu emsal gösterip ağır cezalar verebilirdin. Ona vermiyorsan haliyle öbürünede veremiyorsun. Eh o taraftar sahayada iner başka şeylerde yapar. Sen bu kadar esnek olursan bunlar sana mübah. Bu olaylardan sonra suçlu taraftar ilan edildi ve herkes kefeni yırttı. Bu kadar basit işte bu olaylar.
Tek Suçlu Ergin Ataman
Ergin Ataman ise hala konuşuyor ve çenesi hala durmuyor. Bir insan bu kadar provakatif olabilir mi ? Kadına el kaldıran ve dayak atan biri ki bu olaylar geçtiğimiz yıllarda gündemdeydi şimdi ‘’Şiddete karşıyım..’’ tavırlarıyla şiddeti körükleyen söylemlerine devam ediyor.
Ergin Ataman ‘’Soyunma odasını bastılar..’’ diyor, 2 dakika geçmiyor Kerem geliyor ve ‘’Soyunma odasında kutlama yapıyoruz.’’ Diyor. Ergin Ataman neyin peşinde ? Ergin Ataman çıkıyor ‘’Bu olayların olacacağını zaten biliyordum..’’ diyor sonrada ‘’Tribünde 2 çocuğum var onları düşünüyorum..’’ diyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu ey Ataman madem bu olayların olacağını biliyordun oraya ne diye çocuklarını getiriyorsun ? Herkes salak da bir sen misin akıllı. Sen öz çocuklarını bile çirkin oyuncularına alet edebilecek kadar düşüyorsun. Keşke Aydın Örs’ten sadece teknik ve taktik bilgiler değil de biraz da insalık öğrenseydin.
Bu olayların buraya gelmesindeki bir numaralı suçlu Ergin Ataman’dır. Peki bu adama ne ceza verilecek ? Sen adaleti Federasyon bazında sağlayamazsan 6. maçtaki olaylar daha çok olur. Ceza mı vereceksin Fenerbahçe’ye de acıma Ergin Ataman’a da acıma. Ha yok sen Ergin Ataman’ı es geçersen ve tek bir ceza vermezsen şiddetin önünü alamazsın.
Birde kimsenin pek takmadığı ama bazen sınırları zorlayan Efesliler diye garip bir oluşum var. 3-5 kuruşluk avanta karşılığında bir oluşumun parçasılar hesapta. Bunlar yüzünden gerçekten Efes Pilsen’i seven ve Efes Pilsen’i destekleyen insanlarda lekeleniyor. Bu avantacılara yarın bir gün Tuborg 3-5’in üzeri 5-8 verse en kral Tuborgcu olurlar.
Ülker ve Beko Çekilirse ..
Ülker, Türk Basketbolu’nda bir devrim yapmıştı. Şimdi sorumluluğu daha da arttı. Efes Pilsen’in basketboldaki lobisini yıkmak zorundalar. Ya da Başbakan Tayyip Erdoğan bir esneklik göstersin ve içki reklamlarını TV’de serbest bıraksın zaten hal böyle olunca Efes Pilsen, Spor’dan elini ayağını çekecektir.
Eğer Efes Pilsen, kapalı kapılar ardında lobisine devam edecekse, şampiyon olamıyorlar diye Federasyonu çekiliriz diye tehdit edecekse ve tüm bunlara sessiz kalınacaksa o zaman Ülker’de restini çeksin ve ‘’Ben artık yokum arkadaş..’’ desin. Hatta Sayın Ali Koç, tüm bu olan biten rezaletlerden sonra Beko’yu, basketbol sponsorluğundan çeksin. Oyunu kuralına göre oynamak bu değil midir zaten ?

Ve Son Nokta
Her ne kadar Turgay Demirel yalansada Meriç Tunca’nın kaleme aldığı o açıklamaların hepsi gerçek. Zira Demirel zaten bu açıklamaları Tunca’ya değil bizzat Mahmut Uslu’ya yapmıştır. Meriç Tunca’da olayı basına yansıtmıştır. Federason Başkanın o açıklamalarıyla yazıya noktayı koyalım ;
´´Olaylar çok kötü oldu. Efes´in antrenörü (Ergin Ataman) bu serinin başından itibaren ortamı gerecek hareketlerde bulundu. Bunda da başarılı oldu.. Maalesef Fenerbahçeliler de bu tuzağa düştü.. .´´´´Oraya gelmeden önce serinin üçüncü maçına bakalım.. Fenerbahçe 15 sayı önde.. Bir hakem çıkıyor orada başlıyor Fenerbahçe´nin aleyhinde garip düdükler çalmaya.. (Başkan isim vermiyor ama kastettiği hakem‚ Alper Köselerli) Fark eriyor gidiyor.. Tabii burada Fenerbahçeli oyuncuların da hatası var. Onlar da ´Nasıl olsa şampiyon olduk. Seri 3-0 oluyor´ rahatlığına giriyorlar. Topu kaybedip seyirciye bakanlar‚ 4´e 1 gelip 3´lük atanlar.. Tam bir şov olayı yani. Sonra ne oluyor?. Hatalı düdükler ve oyuncuların umursamazlığı maçın gitmesine neden oluyor.. Geliyoruz Ayhan Şahenk´teki serinin beşinci maçına.. Ve 13 saniye kala Fenerbahçe aleyhine çalınan centilmenlik dışı faule.. En tecrübeli dediğimiz Fatih Söylemezoğlu tecrübesini konuşturacağı o pozisyonda anlaşılmadık bir şekilde düdüğü çalıyor.. Ondan sonra başlıyorlar ´Bu federasyon mecburiyetten Efes´i şampiyon yapacak´ söylemleri. Doğru mu bunlar?. Tabiki değil..´´´´Basketbolda maalesef bir çete var.. Bu çetenin içerisinde hakemi de var‚ antrenörü de var‚ basında yazıp‚ televizyonda yorum yapanı da var.. Bunlar aynı zamanda Milli Takımı da çalıştıran Fenerbahçe Ülker´in hocası Tanjeviç üzerinden beni ve Basketbol Federasyonu´nu vurmaya çalışan tipler. Şu son olaylara bakarsak bunlar başarılı olmuş gözüküyorlar.. İşte beşinci maç sonrası Fenerbahçe´nin Asbaşkanı Murat Özaydınlı´nın sözleri..´
Dallas Olmamak İçin BT Gitmelidir
Tüm şu olup biten olayları bir kenara bırakırsak bu seri, 2006 NBA finallerine inanılmaz benziyor.Dallas Mavericks seride 2-0 önde ve 3. maçta Miami deplasmanında 3. çeyrek oyunu domine ediyor ve ipleri eline alıyor. Takım sahibi Cuban kenarda içten içe şampiyonluk şarkıları söylemeye başlıyor. Eh haklıda adam, seride durum 3-0'a gelecek ve işi büyük ölçüde bitirecek. Üstelik takımı 3. çeyrek rüzgarı arkasına almış ve son çeyreğede 77-68 önde giriyor. Ne oluyorsa son çeyrekte oluyor ve Miami muhteşem bir dönüş yaparken hem maçı alıyor hemde seriyi kırıyor ve seri sonunda 4-2 ile şampiyon olurken 4 maç üstüste kazanıyor. (Cuban seri sonrası hakemleri bombalıyor ama o da biliyorduki iş sadece hakemlerle bitmiyordu takım içindede gitmeyen şeyler vardı.)Dallas o sene kendi elleriyle bir nevi şampiyonluğu hediye ederken kenarda basiretsiz bir şekilde takımı yöneten Avery Johnson eleştiri oklarının hedefi oluyor fakat Cuban onu kovmuyor bedelini ertesi sezon ilk turda yaşadıkları Warriors faciasıyla ödüyor.Dallas'da Avery Johnson ne kadar basiretsizse Fenerbahçe'de Tanjevic bir o kadar basiretsizdir. Fenerbahçe takımı hakemleride yenecek güce sahipken Tanjevic'in basiretsizli, beceriksizliği ve iş bilmezliği yüzünden seriyi kaybetmiştir.Fenerbahçe yönetimi, 2006'da Cuban'ın düştüğü hataya düşüp gelecek sezon takımı daha beter bir hale getirmemeli ve Tanjevic'i bir an önce kovamalıdır.Perşembe'nin gelişi Çarşamba'dan belli oluyor. Aylar önce daha normal sezonun ortalarında bu takımın ''Psikolojik Çöküş'' yaşadığını üzerine basabasa söylemiştim. O vakit darbe yapılıp takımın başına Aydın Örs ya da x bir koç getirilseydi bugün bu takım tüm olup bitene rağmen şampiyonluğunu ilan ederdi.Tanjevic kovulsa ne olacaktı yani Federasyon tavır mı alacaktı ? Alsa ne olurdu bundan kötü mü olurdu ?Lafı daha fazla dolandırmaya gerek yok ;Fenerbahçe yeni sezonda Tanjevic'le devam ederse esas çöküşü o zaman yaşayacaktır. Yeni bir koç takımın başına gelmelidir.
Rakocevic Efes'de

19 Haziran 2009 Cuma
Transfer Gündemi

Mutlu Demir Oyak flörtünü dün yazmıştık, bugün resmileşmiş.
Erkan Veyseloğlu'nu da Galatasaray istiyor demiştik, devreye Erdemir de girmiş. Çakı gibi takım kuracak Mr.Çakı.
Bu arada Cengiz Abi Galatasaray'da yardımcı koç oldu, dünkü gizli gelişme ben yazdıktan sonra akşam açığa ermiş herhalde, millet de yazmaya başlamış. Kısa bir ayrılığın ardından Okan Çevik ve Cengiz Karadağ tekrar buluşmuş oldu. Bir haftadır belli idi yaklaşık olarak da bugün kesinleşti işte. Hayırlı olsun abicim, ellerinden öperim. :)
Rota Veyseloğlu

Ceo+Koç Taktiği Revaçta

18 Haziran 2009 Perşembe
Dedikodular-Selçuk

Efes Şampiyon!

17 Haziran 2009 Çarşamba
Önümüzdeki Sezon İçin Galatasaray'da Planlar

Antalya Ekipleri Ersin İçin Kapışıyor

16 Haziran 2009 Salı
13 Haziran 2009 Cumartesi
10 Haziran 2009 Çarşamba
Rakiplerimizi tanıyalım

Letonya'da devam eden 32.Avrupa Şampiyonası'nda A Milli Takımımız ilk tur mücadelesinde 2 galibiyet elde ederek İkinci tura yükseldi. Milliler 2.turda, Fransa, İtalya ve Beyaz Rusya ile karşılaşacak.
Millilerin F Grubu’ndaki ilk maçını İtalya karşısında oynayacak. Şampiyonaya D Grubu’nda başlayan İtalya, ilk maçında Fransa’ya 61-76’lık skorla kaybettikten sonra, İsrail ve Beyaz Rusya karşısında kazanmayı bildi. İsrail’i 75-64 ile geçen İtalya, Beyaz Rusya’yı ise 67-58’lik skorla mağlup etti.
İtalya’da Raffaella Masciadri 17.3 sayı sayı ortalaması ile takımının en skorer oyuncusu oldu. Masciadri, özellikle üç sayılık atışlardaki başarısı ile dikkat çekerken % 57.1’lik isabet oranı yakaladı.
Gök Mavililerde; Masciadri ve 12.3 sayılık katkı yapan Laura Macchi’nin dışında, Simona Ballardini 9 sayı ortalamasını yakaladı. Maç başına 34 ribaund alan İtalya, grup maçlarında iki sayılık atışlarda % 42.9, üç sayılık atışlarda ise % 43.1 gibi iyi bir oran yakaladı.
Ay Yıldızlılar, Letonya’daki Avrupa Şampiyonası öncesinde oynadığı eleme maçlarında İtalya ile oynadığı 2 maçtan da galip ayrılmıştı. 27 Ağustos 2008 tarihinde Chieti’de rakibini 55-63’lük skorla mağlup eden Potanın Perileri, 13 Eylül 2008 tarihinde ise Adana’da konuk ettiği rakibini 19 sayılık fark ile yenmişti (80-61).
Elemelerde Hırvatistan, Slovakya, Macaristan ve Romanya gibi takımlar ile mücadele eden Fransa, Avrupa Şampiyonası’nda başarılı sonuçlar elde etti. Elemelerde sadece Slovakya’ya kaybeden Fransa, Letonya’daki Avrupa Şampiyonası grup maçlarında sırasıyla İtalya, Beyaz Rusya ve İsrail’i geçmeyi bildi.
İtalya karşısında 76-61’lik galibiyet alan Fransa, ikinci maçında Beyaz Rusya’ya, üçüncü maçında ise İsrail’e mağlup ederken zorlandı. İkinci maçında Beyaz Rusya’yı normal süresi 59-59 eşitlikle tamamlanan maç sonrasında 63-61 yenen Fransa, İsrail karşısında da ecel terleri döktü. İsrail karşısında ilk periyodu 17-19, devreyi ise 36-39’luk skorla geride kapatan Fransa, son 10 dakikadaki performansı ile sahadan 73-70 galip ayrıldı.
Takım oyununu benimseyen ve her oyuncunun skora katkı verdiği Fransa’da Sandrine Gruda 15.3 sayı- 7 ribaund ortalamaları en önemli oyuncu durumunda. Gruda dışında Celine Dumerc 8 sayı, Endene Miyem ve Emmeline Ndongue 7.7’şer sayı, Isabelle Yacoubou-Dehoui ve Emanuelle Hermouet ise 6.7’şer sayı ile oynadılar.
41.3 ortalama ile Avrupa Şampiyonası’nın en ribaundçu takımı olan Fransa, maç başına bulduğu 70.7 sayı ile de Letonya ve İspanya’nın ardından üçüncü sırada bulunuyor. İki sayılık atışlarda % 51.6 ile turnuvada ikinci sırada bulunan Fransa, üç sayılık atışlarda ise % 23.7’de kaldı.
Son yıllarda başarılı sonuçlar elde eden Beyaz Rusya gerek hazırlık döneminde gerekse Avrupa Şampiyonası’nda beklenenin altında kaldı.
Hazırlık döneminde, İstanbul’da gerçekleştirilen 8.Zafer Kupası’na katılan ve 3 maçta sadece 1 galibiyet elde edebilen Beyaz Rusya, Avrupa Şampiyonası’nda da grubunda oynadığı maçların birinden galip ayrıldı. Turnuvadaki ilk maçında İsrail’i 81-76’lık skorla mağlup eden Beyaz Rusya, ikinci maçında Fransa’ya uzatmada 61-63 kaybederken, son maçında İtalya’ya 58-65’lik skorla geçildi.
A Milli Bayan Takım, 23 Mayıs 2008 tarihinde Zafer Kupası’nda Beyaz Rusya ile karşılaşmış ve sahadan 12 sayılık fark ile galip ayrılmıştı (63-51). Baskılı savunma karşısında zorlanan Beyaz Rusya, Ay Yıldızlılar ile oynanan maçta da 23 top kaybı yapmıştı. Aldığımız galibiyette Bahar Çağlar 13 sayılık performans sergilerken, Nevin Nevlin 10 sayı- 8 ribaund, Naile İvegin ise 8 sayılık oyun çıkartmıştı.
Tatyana Troina 11.3 sayı ortalaması ile Beyaz Rusya’nın en skorer oyuncusu olurken, Katsiaryna Snytsina 10.7 sayı, Yelena Leuchanka ise 8.7 sayı - 7 ribaund istatistiklerini yakaladı.
Rakipleri karşısında 66.7 sayı ortalaması ile oynayan Beyaz Rusya, potasında ise 68.7 sayı gördü. Rakipleri karşısında 34 ribaund alan Beyaz Rusya, maç başına 12.3 asist yaptı.
8 Haziran 2009 Pazartesi
Mustafa Özben Röportaj

Türkiye’nin en önemli anonsçusu Mustafa Özben, hem de tartışmasız olarak. Ülke olarak pek de iyi olamadığımız basketbol anonsu, modernce saha içi spikerlik hizmetleri, konusunda Mustafa Abi diğer anonsçulardan ayrılıyor. Onu diğer anonsçulardan ayıran şeyin sesi olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Atalarımıza sonsuz saygım vardır, güzel laflar ederler; onlardan bir tanesinde de diyorlar ki “Her işin başı çalışmak.”. Ne de güzel söylemişler canına yandıklarım, en alakasız bir iş gibi görünen anons meselesinde dahi çalışmak birinci kural. Nasıl mı, buyurun Mustafa Özben’e kulak verelim…
Alperen Kaplan: Mustafa Abi ilk olarak teşekkür edeyim size isteğimizi kırmayıp bu röportajı gerçekleştirebilme fırsatını bize sunduğunuz için. Ayrıca biliyorsunuz ki bu röportaj benim için apayrı bir anlam ifade ediyor, kendi mesleğimde Türkiye’nin en iyisisiniz ve ben şu an sizinle karşı karşıyayım, benim için az evvel de belirttiğim üzere çok hoş bir deneyim olacak.
Mustafa Özben: Güzel sözlerin için teşekkür ederim Alperen, bana yapmış olduğun tartışmasız en iyi yakıştırması gerçekten de güzel. Umarım keyifli bir söyleşi olur.
A.K: Sorularımıza başlayalım isterseniz. Bu işe nasıl başladı Mustafa Özben, ne zaman başladı ve buralara nasıl geldi, hangi üniversite mezunusunuz? Tek sefer için çok soru sorduğumun farkındayım son bir tanesi ile bitirelim. Bir anonsçu nasıl ilerleyebilir mesleğinde?
M.Ö: Bu işe bundan takriben yedi sene önce başladım ve o gün bugündür bu işi yapıyorum, zevk alarak... Efsane Chicago Bulls takımı ile birlikte merak salmıştım anons yapmaya, o takımın maçları esnasındaki anonsları dinleye dinleye sevdim şimdiki işimi. Boğaziçi Üniversitesi mütercim tercümanlık bölümü mezunuyum.
A.K: O bildiklerinize geçmeden önce bu mesleği severek mi yapıyorsunuz onu öğreneyim sizden, sonrasında bildiklerinizi anlatırsınız… :)
M.Ö: Tereddüt etmeden evet diyorum, hem de benliğimde zerre miktarı tereddüt olmadan söylüyorum bu kelimeyi. Kesinlikle zevk alıyorum yaptığım işten, bir sözümle birlikte koca bir salonun harekete geçmesi ya da heyecanlı bir sessizliğe bürünmesi benim açımdan çok hoş bir şey. Anons konusuna meraklı arkadaşlarım, kardeşlerim için de bir şeyler anlatmaya çalışacağım röportaj sırasında, ara ara bu işin inceliklerinden bahsedeceğim, tabir-i caizse beni iyi yapan meseleleri onlarla paylaşmaya çalışacağım. Az önce söylediğim gibi koca salonun benim tek bir sözümle beraber ses dozajının artıp azalması benim için güzel bir şey ancak ben bu ayarlamayı salona bir şeyler söyleyerek yapmıyorum. Onlara ne yapmaları gerektiğini ima yoluyla anlatıyorum. Örneğin anonsunu yapmış olduğum takımda bir oyuncu serbest atış kullanacağı zaman, bu takımın ismi hiç fark etmez, taraftarlara sessiz olmaları konusunda bir tavsiyem olmaz, fakat öyle bir “ Ömer Âşık iki serbest atış kullanacak.” derim ki onlar ne yapmaları gerektiğini anlarlar ve ona göre hareket ederler. İlk tavsiyem bu olsun hadi, kesinlikle maç içerisinde (molalarda, periyod aralarında, top oyuna sokulmadan olabilir ama) ‘Islık’ vb. ifadelerle tribünleri savunmada aktif hale getirmeye çalışmayın. Tabi doğrudan ıslık sözcüğünü kullanarak yönlendirme konusunda da Federasyonun yasağı var. Ama Avrupa maçlarında bunu ben de dâhil tüm arakdaşlar kullanıyoruz.
A.K: İşin inceliklerini öğrenebilmek önemli, benim diyen ve büyük takımların anonslarını yapan insanların bile bu röportajdan öğreneceği çok şey olacağı belli oldu. Peki, sizce ülkemiz basketbol anonsu konusunda nerede?
M.Ö: Daha yolun başında bile değiliz diyebilirim. Bu ülkede basketbol karşılaşmalarında anons yaparak belli bir gelir elde eden birkaç kişiden biriyim; belki de büyük olasılıkla en çok gelir elde eden kişiyim. Ama yurtdışındaki emsallerimize oranla çok ama çok az kazanıyorum, kazanıyoruz. Bu işin önemi daha iyi anlaşıldıkça, bu işi “hakkıyla ve iyi” yapan arkadaşlarımızın gelirleri de ona göre doğru orantılı olarak artacaktır. Henüz yeterince saygınlığı yok ne yazık ki bu işin... Ama zamanla olacak, Türkiye’de de oturacak bu iş...
A.K: Peki bu saygıyı üst seviyeye nasıl çekebiliriz sizce, anons işi bu ülkede nasıl olacak da önemsenmeye başlanılacak, bir fikriniz var mı?
M.Ö: Ne zaman ki yöneticiler bu işin ne derece önemli olduğunun bilincine varacaklar, biz de o zaman bir üst seviyeye erişebileceğiz bu konuda. Anonsçular yaptıkları anonslarla takımlarına maç kazandırabiliyorlar, İspanya’da, İtalya’da ve Yunanistan’da insanlar bu meselenin önemini kavramışlar ve ona göre bir organizasyona sahipler. Ama Türkiye’de kimi salonlarda doğru dürüst ses sistemi bile yok. Amerika’da anonsçu seçimleri yapılırken son derece titiz davranıyorlar. Uzman jüri heyeti adayları sınıyor ve anonsçuları o şekilde belirliyorlar. Bir de kendi ülkemize bakalım, birçok takımın anonsçusu (sen dâhil) bu işten maddi bir gelir elde edemiyor.
A.K: NBA’ de en saygın işlerden bir tanesi anons işi ve orada oynayan insanlar 2010 için Türkiye’ye gelecekler. Bu konuyla ilgili de gönüllü kişiler arıyormuş TBF, yani şu gönüllüler göreve başlığının altında anons konusu da yazıyor. Garip değil mi, daha önce eline mikrofon almamış kişiler Chaunchey Billups anonsu yapacaklar ve bunu tüm dünya dinleyecek. Bir Mason’a bakacaklar, bir de bizim arkadaşa, bize gülecekler. Son derece saçma bir uygulama bana kalırsa bu uygulama.
M.Ö: Bence bu iş gönüllü yapılacak bir iş değil, gönüllü yapılamayacak kadar değerli bir iş. Belirttiğin gibi daha önce eline mikrofon almamış insanların FIBA 2010 Dünya Şampiyonası’nda anons yapacak olmaları “olasılığı” bile son derece riskli bir durum.
A.K: Sizin bir fikriniz var mı bu konu ile ilgili?
M.Ö: Elbette ki var, ancak şu an erken. Basketbol Federasyonu ile konu ile ilgili görüşmeyi planlıyorum. Ama şu anda birşeyler söyleyebileceğim noktada değilim henüz.
A.K: Başka bir konuya geçeyim Mustafa Abi hazır Mason demişken, Detroit Pistons’un anonsçusu John Mason bilmeyenler için söyleyelim ve NBA’ de ki en iyi anonsçu olarak gözüküyor. Bendeki anons sevdasını başlatan isimdir ayrıca kendisi de, o Mr. Rasheed Wallace ve Chaunchey Bil-Bil-Bil-Pillups anonslarıdır bana bu işi sevdiren de. İşte o anonsçu ile görüştüğünüzü biliyorum, biraz açar mısınız bu görüşmeyi ve bu görüşme konusu üzerinden işinize göstermiş olduğunuz önemi.
M.Ö: Evet telefonla bir kez görüştüm John Mason ile. Ben dünyanın her yerinde yapılan anonsları takip ediyorum. Ülkemizdeki ve yabancı ülkelerdeki forumlarda anons ile ilgili açılan konuları mutlaka araştırıyorum. Fenerbahçe, Galatasaray, Efes Pilsen ve Beşiktaş taraftar forumlarının basketbolla alakalı bölümlerini mutlaka okuyorum. En kıyıda köşede kalmış bir blogda benimle ilgili yazılmış bir yazıyı buluyorum ve bunları işimi ciddiye aldığım için yapıyorum.
A.K: Keyifli bir söyleşi oldu benim açımdan, umarım aynı fikirdesinizdir. Son olarak yeni nesil anonsçulara vereceğiniz bir mesajınız var mı?
M.Ö: Kesinlikle kendilerinden emin olmasınlar, ne kadar iyi olurlarsa olsunlar. Maçtan önce kendileri tek tek yazsınlar rakip takımın oyuncularının ve kendi takımlarının oyuncularının isimlerini. Bu fotoğrafik hafızayı oluşturur ve isimler daha kolay akıllarında kalır.
A.K: Az önce son demiştim de bu son olsun müsaadenizle, NBATURKA’nın değerli takipçilerine neler söylemek istersiniz buradan?
M.Ö: Az önce kimi forumları takip ettiğimi söylüyordum ya, bunlardan bir tanesi de NBATURKA işte. Sık güncellenen haberleri ve seviyeli tartışma platformu ile çok yakında hak ettiğiniz yere ulaşacaksınız, bundan eminim.
A.K: Çok teşekkür ederim Mustafa Abi, size kolaylıklar dilerim…
M.Ö: Ben teşekkür ederim sevgili Alperen.

7 Haziran 2009 Pazar
Yenilgiyle Başladık

Okan Çevik ve Galatasaray Cafe Crown

Bayan Basketbolu'nda Gündem
—WNBA sezonu dün gece oynanan Detroit Shocks-Los Angeles Sparks maçı ile açıldı. LA maçı rahat kazanırken bu mücadelede bu yıl Türkiye’de görev almış üç oyuncu forma giydi. Beşiktaşlı Nolan, eski Galatasaraylı McWilliams ve Fenerbahçeli K.Smith. Kara Braxton da Detroit ekibinde forma giyiyor ancak alkollü araba kullanırken yakalandığı için 6 maç ceza almış yaramaz kız.
—Galatasaray’da Işıl Alben’in sakatlığı konusunda olumlu gelişmeler yaşanıyor. Mihriban Oğuz hanımefendi ile görüştüğümde kendisinin de Işıl’ın sakatlığını kariyerinde yaşamış olduğunu ve bu sakatlığın arkasından 7 sezon daha basketbol oynadığını belirtti. Işıl’ın da sezon başlamadan çalışmalara başlaması hedefleniyor.
—Esra Şencebe’nin sakatlığı çok da ciddi değilmiş, sezon içerisinde de kendisini rahatsız eden bel ağrısı nüksetmiş. Yasemen’in durumu da ciddi değilmiş, ancak genç basketbolcu A Milli takım forması giymeyecek Avrupa Bayanlar Basketbol Şampiyonası’nda, çünkü Ümit Milli takımla birlikte olması gerekiyor.