Daha önceden de söylediğimiz gibi Yücel Hoca ile bir röportaj gerçekleştirdik ama şu şehir dışı olayı nedeniyle yayına bugün sokabiliyoruz röportajı. Konya'da kendisini yakaladığımız sırada maç yemeğinin hemen ardından Rixos Otel'de oldu bu iş,bize mekanını açan Konya Rixos Otelleri ve değerli Otel Müdürü Cem Bey'e de sonsuz teşekkürler. Kaliteli adam Yücel Hoca,nerede ne söyleyeceğini gayet iyi biliyor. Gerektiğinde son derece dobra,gerektiğinde de temkinli hareket ediyor. Güzel de bir söyleşi oldu işte bu çerçevede. Kendisine bir teşekkür edelim önce,sonra da röportaja geçelim. Bu arada Yücel Hoca hakkında bilgi vermeye pek gereksinim hissetmiyorum. :)
Alperen Kaplan: Hocam teşekkür ederiz maçınızın hemen öncesinde bizimle bu masaya oturduğunuz için.
Yücel Platin: Ben teşekkür ederim,maç öncesi biraz rahatlayalım ama değil mi? :)
AK: Tabii hocam,öyleyse kendinizden başlayalım. Kimdir Yücel Platin bize biraz anlatın lütfen.
YP: 1970 doğumluyum,lise öğrenimimi Saint Joseph'de tamamladım,üniversite eğitimimi de Teknik Üniversite'de(İTÜ) tamamladım. Çeşitli kulüplerde yardımcı antrenörlük yaptım. Şu anki kulübümde 8 sene çalıştım. Genel manada bu şekilde kariyerim.
AK: Hocam siz İTÜ mezunuyum diyorsunuz da TBL kataloğu öyle demiyor. Marmara İşletme'yi bitirdiğinizi söylüyor,bu vesileyle o meseledeki yanlış anlaşılmayı da giderelim.Bunun yanında hem İTÜ'de okuyup hem antrenör olabilmeyi nasıl başardınız,zor olsa gerek.
YP: Evet orada Murat Özyer ile karıştırmışlar,bir hata olmuş. Diğer taraftan ben basketbolla oyuncu olarak ilgileniyordum ilk başta. Sonrasında oynamayı bırakınca çok sevdiğim kardeşim Mustafa Aksoy ile birlikte İTÜ küçük takımını aldık. Tamamiyle hobi idi o zamanlar,şimdi de hobi ama profesyonelleştik gördüğünüz gibi. :)
AK: Hocam o zaman profesyonelleştiğiniz yıllara,günümüze, gelelim biz de. Takımınızda çok iyi bir yabancı-yerli birlikteliği var. Az-çok takip eden bir adamız biz de bu ligi, yabancıların ve yerlilerin en iyi kaynaşmış olduğu kulüplerden birisi olduğunuzu tereddütsüz söyleyebilirim. Nasıl ortaya çıkardınız bu birlikteliği,samimiyeti?
YP: Biz oyuncu transferi yaparken sadece saha içi özelliklerine bakmıyoruz. Mental olarak da ciddi bir incelemede bulunuyoruz alacağımız yabancılarla ilgili olarak ve tüm kriterleri göz önüne alarak hangi oyuncunun kadromuzda yer alması gerektiğine karar veriyoruz. Öyle aa bu herif yetenekliymiş alalım kadroya demiyoruz. Bunun yanında mükemmel bir saha dışı organizasyonu var Oyak Renault'da. Yöneticilerimiz gerçekten işlerini çok iyi bilen insanlar,örneğin iki sezon evvel dördüncü yabancıyı almamız lazımdı. Ben istedim,ısrar da ettim ama onlar bankada o oyuncuya verecek para olmadan transfer yapamayız, diğer oyuncularımıza saygısızlık olur bu diyerek reddettiler bu isteğimi o an için.
AK: Yabancı seçimi demişken biraz da yabancılarınızdan bahsedelim. Şimdi başka takımlara bakıyoruz,NCAA'de,NBDL'de 20 sayı ortalama ile oynuyorlar,Türkiye'ye geliyorlar 8-10 sayı ortalama ile oynayıp takımlarına çok birşey katmıyorlar,mesele Cartier Martin. Ama Yücel Hoca'nın yabancıları için bu durumun tam tersi geçerli. Yani Steimsa'ya bakıyorum 2 sayı ortalama ile gelmiş,burada güzel güzel oynadı. Alex Gordon'a bakıyorum 10 sayı ortalaması var gelmiş burada sayı krallığına oynuyor. Tabii ki belli etmenler var bizim de bildiğimiz,ama bunları sizin ağzınızdan duyalım bir de.
YP: Teşekkür ederim çok hoş bir soru sordun. Şimdi, az önce de dediğim gibi biz oyuncu seçimini istatistiğe göre, sadece saha içi oyuna göre yapmıyoruz. Oyuncuyu genel olarak inceleyip kararımızı o şekilde veriyoruz. Bu da tabii ki en azından ortama olumlu etkide bulunuyor ve oyuncuların performansı da artıyor. Ayrıca ben oyuncu alacağım zaman iyi üniversiteden oyuncu almaya dikkat ederim,yani kötü üniversitelerde yüksek skorlar yapan oyunculardansa iyi bir üniversitede sistemin bir parçası olabilmiş oyunculardır benim tercihim. Bunun yanında Doğu'dan almaya çalışırım genelde oyuncuları,Avrupa'dan alacaksam çok dolaşmış oyuncuları değil de daha önceden Türkiye'de forma giymiş ve bu ülkeyi tanıyan oyuncuları tercih ederim. Bu da yabancı seçimlerinin isabetli olmasını sağlıyor sanırım. Tek tek oyunculardan bahsedecek olursak da Alex Gordon son sezonunda önemli 2 numara oynamıştı,biz ilk başta vazgeçmiştik ondan. Ama sonradan menajerler bize aslen 1 numara olduğunu söyleyince biz de arşivimizden Vanderbilt'in bir sezon evvelki maçlarını seyrettik. Baktık gerçekten 1 numara oynuyor,sonrasında oyuncunun analizini yaptık ve kendisini takımımıza dahil ettik. Zaten o sezon drafta katılacak olan üç oyuncusu vardı Vanderbilt'in ve bunun için az top kullanıyordu Alex,ama biz kendisinin bu şekilde bir performans sergilemesini bekliyorduk. Steisma ile ilgili de,son senesinde pek süre alamamıştı,çünkü önünde NBA yapacak bir oyuncu oluyordu ve koç seçimini o oyuncudan yana kullanmıştı. Bize Steisma da beklediğimiz katkıyı sağladı. Bir de uzun seneler boyu benim 5 numaram hep yerli idi,takip edenler bilir. Bu sezon bu anlayıştan vazgeçmedim,vazgeçmek zorunda kaldım ama Steisma da benim prensiplerime aykırı bir oyuncu değildi. Ayrılana kadar da iyi katkı sağladı.
AK: Hocam siz sezon içerisinde kadroyla oynamayı pek seven bir antrenör değilsiniz ama bu sezon ikinci değişiklik oldu bu. Ross Neltner olayını biliyoruz da Steisma'nın durumunu da biraz anlatır mısınız? Bir de gelen gideni arattı mı,ne oldu Fobbs oturabildi mi?
YP: Doğru tesbit,kadroyla pek oynamam ama Neltner Türkiye'ye hiç uyum sağlayamamıştı doğru. Steimsa'ya da bizde aldığının mübalağasız 5 katı bir teklif geldi. Yani adamın böyle bir tekliften sonra kafasının karışmaması ve normal oyununu oynayabilmesi imkansız gibi. E bizim de pek hakkımız yok oyuncuyu tutmaya böyle bir durumda;evet tutabiliriz aynı ücretle ama oyuncuya böyle bir şans gelmişse gitmeli diye düşünüyorum. Böyle olunca da kendisi Kore'ye gitti. Fobbs da cuk oturdu derler ya,öyle oldu. İki oyuncunun sayı,ribaund ve blok ortalamaları eşit. Çok enteresan(enteresan değil aslında hocam sizin ne kadar iyi bir sistem kurduğunuzun ve isimlerden çok sistemin önemli olduğunun bir göstergesi).
AK: Ben Mutlu Akü Selçuk Üniversitesi ile de ciddi manada ilgileniyorum,hal böyle olunca da Ekene Ibekwe ve Alex Dunn'ı nasıl buluyorsunuz onu da soralım.
YP: İkisi de benim istediğim türden oyuncular. Ekene Ibekwe hem 4 hem 5 oynayabilen bir oyuncu,içeriyi çok iyi karartan ve gerektiğinde kötü şut mekaniğine rağmen şutları ile de maça damgasını vurabilen bir oyuncu kendisi. Diğer taraftan Alex Dunn da tepelere çıkıp şut atabilen,iş disiplinine sahip olan ve benim beğendiğim bir oyuncu.
AK: Yerlilerinizden bahsedelim biraz da. Evren Büker takımınızın en önemli yerli oyuncusu herhalde. Kendisini genel olarak değerlendirir misiniz? Abisiyle birlikte oynadıkları ikinci sezonu olacak bu da,bunun kazandırdıkları yahut kaybettirdikleri var mı takımınıza? Sözleşmesi de önümüzdeki sezon bitecek bu arada... :)
YP: Yani tutmaya çalışacağız ama pek ümitli değilim bu konu ile alakalı. Zaten Evren bana göre şu an Barış Özcan'ı bir kenara koyarsak Sinan Gülerle birlikte en önemli 2 numaradır Türkiye'de. Şutunu biraz daha geliştirdiği takdirde çok önemli yerle gelecektir...
AK: Hocam zaten şutunu önemli ölçüde geliştirdi gibi eskiye göre,bunun yanında çok da iyi bir şut stiline sahip ve çalışmayla gelişecektir şutu da ki kendisinin ekstra şut çalıştığını da biliyorum.
YP: Kesinlikle haklısın,çok iyi bir şut mekaniğine sahip gerçekten ve geliştirecektir şutunu ben de inanıyorum buna. Abisi Serhat ve Nedim ile birlikte takımı çok iyi yönetiyorlar. İyi bir sinerji oluşturuyorlar. Evren profesyonel bir kişi, Serhat'ı yolladığımızda ben onun üzülüp performansında düşüş olacağını bekliyordum bir süre için ama kendisi bunu çabuk atlattı,profesyonel bir oyuncu olduğunu gösterdi.
AK: Serhat'ın gönderilmesinden bahseder misiniz biraz da?
YP: Belli zamanlarda değişiklik gereklidir,Serhat'ın da değişiklik vakti gelmişti. Gitti-geldi çok daha iyi durumda şu an.
AK: Biraz klasik olacak ama Tufan desem?
YP: Yok yok,merak edilen bir isim tabii ki kendisi,ve de Tufanla ilgili soruların sıkça sorulaması doğal. Şut fundementalı zayıf,topla birlikte iyi de öbür türlü kötü. Çok yetenekli bir oyuncu kendisi,ama daha olgunlaşması gerekiyor. Bazı çevrelerden de eleştiriler alıyorum niye oynatmıyor Tufan'ı falan diye, gençlere niye önem vermiyor gibicesinden. Benim ne yaptığım ortada,kaç altyapı oyuncusunu bu takımda oynattığım falan hepsi belli. Bogdan Tanjevic'e çok saygı duyarım ama insanlar tutup da Tanjevic'in Enes Kanter'i oynattığından bahsetmesinler bana. Tekrar söylüyorum beğendiğim bir isim Tanjevic,ama o Enes'i oynattığında iki-üç maç ve o maçı Enes yüzünden kaybettiğinde ona birşey olmaz,ama aynısını daha alt sıralardaki takımlar yapsa çok şey değişir. Sezonu zaten 9-12 galibiyetle tamamlıyorsunuz bir de o maçı kaybetseniz ne olacak? Bu tip oyuncularla ilgili olarak Reserve,yahut ümit ligi kurulmalı. Bu oyuncular ikinci lige de gitmemeli,ikinci ligimiz daha sert olmalı. Birinci ligimiz Avrupa'da çok üst seviyede şu an ama ikinci ligimiz İtalya,Fransa,İspanya gibi ülkelerin ikinci liglerinin yanına bile yaklaşamıyor. Bu konu ile ilgili olarak bir televizyon programında da konuşmuştum bu kadar detaylı olmasa da. TB2L'nin amacı oyuncu yetiştirmek olmamalı. Bunun için eskiden uygulanan,iyi de giden ümitler ligi uygulamasının tekrar yürürlüğe girmesi gerekiyor bence.
AK: Hocam kariyerinize,kendinize geçelim. Oyak Renault demek Yücel Hoca demek oldu gibi nerdeyse. Sene sonunda size de önemli teklifler gelecektir.
YP: Evet,sekizinci sezonumu yaşıyorum burada ve burayı çok seviyorum. Bu transfer mevzuları falan henüz kafamda değil,amacım takımımla play-off yaşamak.Ayrıca bir sezon daha kontratım var bunu da unutmayalım. Kariyer hedeflerime gelecek olursak da ben dünyanın en iyi ligi olan(kendime göre) Euroleauge'de çalışmak istiyorum. Euroleauge show business olarak gördüğüm NBA'e göre çok daha iyi bir lig bence. Ben de orada olmak istiyorum. Ama sizi oralara çat diye almazlar tabii. Kendinizi göstermeniz,bir şekilde Avrupa'ya kapağı atmanız gerekiyor. Bu da Direk ACB ile İtalya ile olmaz. Belki Fransa,Almanya ile;hatta belki de Polonya,Belçika ile başlarsın bu işe. Sonradan yükselirsin. Benim de İngilizce'nin yanında Fransızca biliyor olmam önemli bir avantaj gibi duruyor.
AK: Hocam çok teşekkürler,çok keyif aldığım bir röportaj oldu. Ümidim hedeflerinize ulaşabilmeniz,sizi bir gün EL'de görebilmemiz.
YP: Ben teşekkür ederim,çok ciddi keyif aldım röportaj sırasında. O maç stresinden kurtulma demiştik ya hani,o açıdan da iyi oldu.. :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder