Haftalık değerlendirme yazılarımı da yazdığım BjkBasket.org sitesinden Metin Sönmez, Beşiktaş Cola Turka'nın genç yeteneği Kerem Özkan ile Efes Pilsen maçı öncesinde bir söyleşi yapmış. Genç forvetin içtenlikle yanıtladığı söyleşinin bir kısmını buradan da paylaşalım..
Öncelikle Beşiktaş'a hoş geldiniz diyoruz. Daha önce kısa süreli de olsa, Beşiktaş A takımı deneyiminiz olmuştu. Bu sezon ilk kez tüm sezonunuzu Beşiktaş da geçireceksiniz. Sizi daha önce tanımayanlar için, Kerem'i bizlere anlatabilir misiniz?
Kerem Özkan: Beşiktaş'a 2005 yılında genç takımın son senesinde geldim. Bir senede kontenjan olarak oynadım ve A takımla antremanlara çıkmaya başladım. Sonraki sene sözleşme imzaladım. İlk senemde Ergin Ataman'la çalışma fırsatı buldum. İlk senem olduğu için hem ortama yabancıydım hem pek fazla alışamadım o yüzden fazla forma şansı bulamadım. Geçen senede Hakan Demir Hocamızın göndermesiyle ayrıldım, bu sene tekrar geri geldim.
Geçtiğimiz iki yılı İkinci ligde geçirdiniz. Çokta iyi süreler ve ortalamalar yakaladınız. İkinci ligde geçirdiğiniz bu iki yılın, Kerem Özkan'ın gelişimine katkısı nasıl oldu?
Kerem Özkan: İkinci ligin bana en çok kattığı şey sertlik diyebiliriz. İkinci lig, gerçekten çok sert oynananıyor. Basketboluma en büyük artısı sert oynamak oldu. İkinci ligde oynamam sayesinde, bu sertliği burada da sürdürebiliyorum. Diğer bir katkısı ise, ikinci ligde çok uzun süreler aldım. Gittiğim iki takımda da çok iyi süreler aldım ve iyide ortalamalar yakaladım. Ayrıca orada oynamayı da öğrendim, bu oyun sonuçta bir alışkanlık işi. İdmanda bunu öğrenemezsiniz ve ben orada maç oynamaya alıştım, bunlar ikinci ligin bana en büyük katkıları diyebilirim.
Çifte lisans olayı çıktıktan sonra, genç oyuncuların ikinci lige yollandığını görüyoruz. Özellikle yabancı oyuncu sayısının da artarak devam ediyor oluşu, kulüplerin oyunculara şans veremeyecek duruma gelmeleri yüzünden, genç oyuncuların ikinci ligde en az bir sezon geçirmesi gerekliliğini ortaya çıkarıyor mu?
Kerem Özkan: Ben bunu bire bir yaşamış biri olarak, çifte lisansın faydası olduğunu da, zararı olduğunu da söyleyebilirim. Ben ilk senemde, Ergin Ataman döneminde çifte lisansla Işıkspor'a gitmiştim. Işıkspor'la idmanlara, maçlara çıkıyordum ama haftanın bir yada iki günü beni Beşiktaş'a çağırıyorlardı. Bazen Beşiktaş ile maçlara çıkıyordum, Işıkspor ile maçlara çıkamıyordum. Oyuncu ikiye bölünüyor. Bir yandan ikinci ligde maçlarda oynaması, süre alması, genç oyuncu için çok önemli bir olay. Ama bir taraftan da oyuncunun kafası ikiye bölünüyor. Oyuncuda ben hangi takımın oyuncusuyum hissiyatı olmuyor. Oyuncu iki tarafa da bölündüğü için, bazen tam konsantre olamıyor. Bu durumunda oyuncuya zararı oluyor. Ama diğer taraftan baktığımızda, oyuncunun oynuyor olması da güzel bir şey.
Bu sezona dönecek olursak, sezon başındaki hazırlık maçlarında ilk beşte başladığını gördük. Sezon içinde de yavaş yavaş iyi süreler almaya başladığını görüyoruz. Kerem açısından sezon nasıl geçiyor? Ayrıca bu sezonun ardından Kerem'in artık Beşiktaş'ın bir oyuncusu olduğu ve Beşiktaş ile özdeşleşebileceğini söyleyebilir miyiz?
Kerem Özkan: Bu sezon için öncelikle Burak Abim’e çok teşekkür ediyorum. Ben buraya 2005 yılında gelmiştim ve beni kulüpte tanıyan en eski kişi kendisidir. Geçtiğimiz sezon başı Hakan hocayla yaz çalışmalarına, ümit milli takımda olduğum için biraz geç katılabilmiştim. Ama Hakan hoca her şeye rağmen menajerimi arayarak benden çok memnun olduğunu söylemişti o dönem. Fakat bir sabah idmana geldiğimde kulüple ilişkimin kesildiğini söyledi. Hakan Hoca beni kadrosunda istememişti. Bunun sebebini gerçekten anlayamadım. Kulüp bulmam için çok geç bir zamanda kadro dışı kalmıştım, ve açıkçası o dönemde çok zor günler geçirdim ve bundan dolayı Hakan Hocaya kırgınlığım var. Geçtiğimiz sezon Hakan hocanın istifasından sonra takımın başına bildiğiniz gibi Burak Bıyıktay geldi ve beni tekrar takıma katılmam için aradı. Ama o zamanki şartlar dolayısıyla bu gerçekleşememişti. Bu sene için Burak hocama tekrar teşekkür ederim bana güvendiği ve kadroya kattığı için. Sezon öncesi hazırlık maçlarına gelecek olursak, benim ilk beşte başlama sebebim, benim rotasyonumdaki yabancı oyuncumuz Brad Newley sakattı ve Bandırma Turnuvasına gelemedi. O turnuvada hocam bana güvendi, bana süre verdi, ilk beşte başlattı. Bende elimden geleni yapmaya çalıştım. İyi oynadığımı düşünüyorum. Bana güvendiği ve şans verdiği için Burak Abim’e tekrar teşekkür etmek istiyorum. Her şeyden önce biz takımdaki bireyler olarak Beşiktaş’ın başarısı için buradayız, oynayan oynamayan. Bense daha fazla süre almak için daha çok çalışıyorum. Her idmandan sonra ekstra idmanımı yapıyorum ve hocamın bana şans vermesini bekliyorum.
Beşiktaş da oynuyor olmak, Kerem Özkan'ın gelişimine ve geleceğine neler katacaktır? Özelliklede Haluk Yıldırım gibi bir oyuncuyla oynamak Kerem Özkan için neler ifade etmekte?
Kerem Özkan: Haluk Abi şu anda benim için çok büyük bir servet diyebilirim. Etrafımdaki kişilerin bana ilk dediği şey, ‘‘Haluk Abini izle ve onu örnek al kendine’’ oluyor. Haluk Abi gerçekten çok tecrübeli bir isim, çok büyük bir yetenek, onu sadece izleyerek bile çok şey öğreniyorum. İdmanlarda sürekli gözüm onun üstünde. Zaten onla beraber oynuyoruz. Yaptığı şeyleri bende yapmaya çalışıyorum. Haluk abiyle oynamak gerçekten çok keyifli ve yararlı.
87-88 kuşağı için günümüzde çok büyük beklentiler vardı. Gerek milli takımlar düzeyinde olsun, gerekse oyuncuların bireysel yetenekleri olsun. Fakat bu jenerasyondan çıkan oyuncuların çok büyük yerlere gelemediğini görüyoruz. Özellikle 90 jenerasyonunun bu oyuncularında önüne geçtiğini görüyoruz. 87-88 jenerasyonunun en son basketbolumuza sunduğu isimde sizsiniz. Bu bağlamda 87-88 jenerasyonundaki isimlerin beklenilen yerlere gelememesindeki etkenler sizce nelerdir?
Kerem Özkan: aslında bu sıkıntının nedeni çok açık. Bunun tamamen tek sorunu, liglerimizdeki yabancı sayısının fazlalığı. Gerçekten bizim jenerasyonumuz milli takımlarda çok büyük işler yaptı. İyi sonuçlar elde ettik. Ancak günümüzde özellikle birinci lige baktığımızda, takımlarında ciddi anlamda süre alan oyuncu sayısı yok kadar az. Bu durum yurt dışında böyle değil. Ben mesela Sırbistan'ı çok yakın takip ediyorum, alt yapısından çıkan 18-19 yaşındaki bir oyuncuyu Eurolig'de oynatabiliyorlar. Mesela Partizan takımının kadrosunda bu tip 2-3 tane oyuncu var. Bu oyuncular oynayarak iyi yerlere geliyorlar. Ama biz burada benchte oturarak, pek bir gelişim gösteremiyoruz. Bunun sebebi dediğim gibi ülkemizdeki yabancı hayranlığından. Bu benim fikrim.
Bu sezon süre aldığın maçlarda, 3 numara pozisyonunda görev aldığını görüyoruz. İkinci ligde ise daha çok dört numara pozisyonunda, hatta çok zor durumlarda beş numara oynadığını da biliyoruz. Kerem Özkan hangi pozisyonda oynarken kendini rahat hissediyor ve o pozisyonda oynamaktan zevk alıyor?
Kerem Özkan: Ben alt yapı senelerimde genç takıma kadar, sürekli dört beş numara oynadım. Takımın gerçek uzunu ben değildim ama oradan 4 numara oynamaya bir alışkanlığım var. Beşiktaş'a geldiğim sene, genç takım antrenörüm Ufuk Sarıca sayesinde gerçek kimliğimi buldum ve forvet oynamaya başladım. Ara sıra 4 numara pozisyonunda oynatıyordu beni. Kendimi 4 numarada daha rahat hissediyorum, özellikle beni tutan adamlar benden genellikle yavaş oluyor. Bende onları kolaylıkla geçebiliyorum. Onlar içeri gömüldüklerinde ise, ben de şutu atabiliyorum. Dört numarada kendimi çok avantajlı ve daha rahat hissediyorum.
Kerem'in Beşiktaş'daki ve gelecekteki kariyer hedefleri nelerdir?
Kerem Özkan: Beşiktaş'ın alt yapısından yetişen bir oyuncu olarak, ben burayı kendi kulübüm gibi görüyorum. Beşiktaş'ı basketbol kariyerimdeki herhangi bir kulüp değil kendi kulübüm gibi görüyorum. Benim hedeflerim arasında ise, Beşiktaş'da as bir oyuncu olabilmek, takımın başarısı için daha fazla katkıda bulunabilmek ve taraftarlarımızın beklentilerine olumlu yönde cevap vermek var. Bunun içinde çok çalışıyorum.
Röportajın tamamını ise buradan okuyabilirsiniz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder