Mutlu Akü Selçuk Üniversitesi lige veda etti. İçimiz yandı bizim de haliyle,şu an ne durumda kulüp onu da bilmiyorum. Ne durumda derken kastettiğim şeyi belki de şu an yeterince iyi anlayamıyorsunuz ama yazının ilerleyen kısımlarında sanırım söylemek istediklerim anlaşılacak.
Enteresan bir son hafta oldu,çok iyi başladığımız Daçka maçını İlker Abi'ye çalınan faul demeye bin şahit isteyecek 5 faulün arkasından ivme kaybederek kaybettik. Takımımızı yeterince iyi tanımayan insanlar maçta hiç sayı atamamış bir oyuncunun 5 faul almasının takımı nasıl bu kadar etkileyebileceğini düşünecekler elbette ama farklı bir mesele bu mesele. İlker Türel bu takımın ateşleyici güçlerinden bir tanesi o kocaman yüreğiyle. Dışarıdan gelen iyi(!) haberlerle maçın kaybedilmesinin kendilerine olumsuz bir etkisi olmayacağını düşünmeye başlayan oyuncularımız sahada İlker Türel gibi bir ateşleyicinin,her fırsatta mücadele eden bir insanın ve Cengiz Karadağ gibi bir otoritenin de olmamasını fırsat bilip yatış moduna geçivermişler. Ne olduysa da ondan sonra olmuş zaten. Maçın skoru Bursa'ya ulaştığı anda 20 sayı öndeki Oyak Renault maçı Kepez'e bırakıvermiş. Özellikle yabancılar arasında olağan şeyler bunlar,ama olağan olmayan şeyler de yaşandı. Onlardan da bahsedelim.
Sevmiyorum arkadaş bu federasyonu,ne seviyorum ne de beğeniyorum. Niye bu maçlar aynı saatte başlamadı,sorarım size. Niye? Hani şikeyi önleyecektik de bir hafta önce tüm maçlar aynı saatte başlamıştı. Bu hafta ne değişti,burası modern bir basketbol ülkesi değil mi? Öbür maçlarda gecikme olmuşsa sizin yetkiniz yok mu Daçka-Selçuk maçının başında insanları on dakika bekletecek? Sonra da çıkın orada burada haktan hukuktan bahsedin. Aferin ya,aferin. Bu yazdıklarım kesinlikle ligden düşen Selçuk Üniversitesi'nin hatalarını örtmeye yönelik yazılmadı. Olanlar bunlar zaten hem,değil mi?
Şimdi de gelelim bizim takıma. Birşeyler yapabilmek için ona buna bakmayacaksın,kendin üreteceksin. Üretemedin mi,ne olursa olsun haketmişsindir başına gelenleri. Ayıptır,yazıktır ve de günahtır. Sen tutarsan aman boşver,zaten ligde kaldım deyip de sahada elinden geleni ortaya koymazsan böyle haklarlar adamı.
En fazla şeyi söylemek istediğim kişilerle ilgili olaraksa Salsa birşeyler söylemiş, duygularımın onda birisine tercüman olmuş hani. Biz konuşunca kötü oluyoruz ya,iyi olmuş başkalarının da birşeyler söylediği. Katılmadığım noktalar da var elbette,onlardan da bahsedeceğim. Şimdi aynen alıntılıyorum yazıyı:
"Velhasıl kelam, Aliağa da Erdemir'i devirince kabak Selçuk Üniversitesi'nin başına patladı. Amcalar TB2L'nin yolunu tuttular. Şimdi gelelim neden iyi oldu? Ben orada doğru işler yapılmadığına inanıyorum. O taraftar ve salon haricinde o kulüpte bu ligin hakkını veren hiçbir şeyin olmadığını düşünüyorum. Ligin bitimine 3 hafta kala 7 yerli oyuncuyla oynayan Aliağa'ya 60-50 ile yenilmek, o maçtan sonra takımın başındaki genç bir koçu kovup onun kariyerini beş paralık etmek, sonra onun yerine yeni sezon için ligden kesin düştü artık diye baktıkları o takımın koçuyla anlaşmak falan etik değildir babacığım. Bana kimse hikaye okumasın.
Dünkü Renault - Kepez maçı öncesindeki akşam yemekte olan Renault staffına Kültür Park'ında yürüyüş yaparken rastlayan Halil Üner'in oturup bir çay içmesini, dünkü maçın sabahında birine telefon açtırtarak 'Dün akşam Halil abi ile yemekteymişsiniz?' diye imalı bir soru sordurtan mevcut koç Gökhan Güney'e de iyi olmuş. Maçtan önce bu kadar çakallık peşinde koşmaya hiç gerek yok baba. Sen çık topunu oyna, kazan Daçka maçını, kal ligde. Ya da çok öteye gitme, 2 hafta önce yen Aliağa'yı, kal ligde. Maç kazanmadan ligde kalmanın peşinde koşarsan, Kepez maçından 20 fark haberi gelince maçı bırakırsan, bir de üstüne bu sonla karşılaşırsan hiç kızma ama benden sana kocaman bir 'İyi oldu' gelir. 'Afiyet bal şeker olsun' demediğime şükrediver hatta."
İlk paragrafa genel olarak katılıyorum yalnız '......o takımda taraftar ve salon hariç bu ligin hakkını veren hiçbirşey olmadığına inanıyorum' kısmı hariç. Burası su götürebilecek bir konu. İkinci paragrafa gelecek olursak, Gökhan Güneyle ilgili noktaya katılmıyorum. Dünyada ne insanlar var biliyoruz. Gördüklerini Gökhan Abi'ye insan yavrusunun birisi Halil Ünerle Yücel Platin kuyunuzu kazıyor,yemektelerdi gördüm diyerek anlatmışsa,bunu da böyle bire bin katıp ballandıra ballandıra anlatmışsa,senin de bir tarafların tutuşuyorsa mecburen karşı tarafa sitem edersin. Yoksa Gökhan Güney bu camiada çok sevilen bir insandır ve de Oyak Renault tarafından da çok iyi tanışıp-görüştüğü insanlar vardır. Neyse,umarım kızmadın Anıl Abi... :)
Son sözlerimi de ligden düşmenin sorumluluğunu Yücel(Platin) ve Ahmet(Çakı) Cengiz'in(Karadağ) iyi arkadaşıdır diyerek yine Cengiz Abi'ye atan insanlara etmek istiyorum. Çıksan o maçı kazansan kim ne yapabilecek söyler misin bana? Erdemir canla-başla oynamış maçın sonuna kadar zaten de,oynamayanlar Cengiz Karadağ'ın intikamını almak için oynamadılar öyle mi? Vay yavrum vay,ne zihniyetmiş arkadaş be. Hadi bakalım,kabul ettim bu söylenenleri. Sizin bu söyledikleriniz doğruysa eğer adama sene sonuna kadar Cengiz'i niye elinde tutmadın,bu yaptığın salaklık değil mi diyerek sormazlar mı? Bravo valla,ne diyeyim...
Tekrar ediyorum,zihniyetinize sağlık... Aklıma Cem Karaca'nın Obur Dünya(öbür değil,obur) parçası geliyor,önce dinleyin lütfen:
http://www.youtube.com/watch?v=oiZ_fB8ML_4
"Koca Hakan Yavuz'u,yedin yine doymadın mı,
Koca Cengiz Karadağ'ı yedin yine doymadın mı,
Koca fakiri(:P) yedin yine doymadın mı,
Koca Mutlu Akü Selçuk Üniversitesi'ni yedin yine doymadın mı?"
Edit:Unutmuşum söylemeyi,halbuki yazının teması bu olacaktı da boşverin. Kulüp kapanabilir. Zihniyet dedikleri her yerde değil mi?
1 yorum:
Koca fakir kısmına harfi harfine katılıyorum :D
Yorum Gönder